Cinsiyete dayalı hiyerarşi de aynı dönemde ortaya çıktı. Bunun bir sebebi, üst bedenleri daha kuvvetli olduğu için toprağı sabanla daha iyi sürebilen erkeklerin gıda kaynakları üzerinde egemenlik kurabilmesiydi. Erkekler böylesine yaşamsal bir kaynağı kontrol edebilir hale gelince, diğer her şeye de hakim olabildiler. Danimarkalı iktisatçı Ester Boserup 1970'te bütün dünya toplumlarında kadınların üstlendiği rollerdeki farklılıkların, kullanılan tarım teknolojisiyle bağlantılı olduğunu gösterdi. Çapa ve kazma çubuğu gibi el aletleriyle yapılan emek-yoğun göçebe tarımda kadınlar çiftlik işlerine aktif olarak katılırken, ekime hazırlık olarak toprağı sabanla sürmek, daha sermaye-yoğun bir iş olduğu gibi, sabanı çekmek ya da çeken hayvanı kontrol etmek için epey güçlü bir üst beden ve kavrama kuvvetiyle yoğun enerji gerektirir. Ayrıca sabanla yapılan çiftçiliğin çocuk bakımıyla uyumu daha zordur. Sonuç olarak sabanla tarım yapılan toplumlarda erkekler ev ortamı dışında tarım işleriyle uğraşırken, kadınlar ev işleriyle uğraşır oldular. Bu işbölümü zamanla kadınlar için "doğal" mekanın ev olduğu normunu yerleştirdi ve ekonomi tarımın dışına çıksa bile bu norm değişmediğinden kadınların bütün faaliyetle e katılımını ve hane dışında çalışmasını etkiledi. Araştırmalar ekonominin, Afrika'daki gibi daha önce çapayla yapılan tarıma ya da göçebe tarıma dayalı olduğu modern kültürlerin, Ortadoğu'daki gibi bir zamanlar saban kullanılmış kültürlere göre daha eşitlikçi olduğunu gösteriyor. Sığır yetiştiriciliğinin yayılmasının anaerkil normlardan ataerkil normlara geçişe yol açtığı Sahra Altı Afrika'da da benzer bir değişim yaşandı. anaerkil toplumlar sadece çeçe sineğinin hayvan yetiştiriciliğine engel olduğu yerlerde devam etti. Kısacası, çevresel baskılar kültürümüzü kuvvetle etkilemektedir.
ssyfa 219-20, domingo yayınları.