Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

196 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Bu sanırım Mehmed Uzun’dan okuduğum yedinci kitap oldu. Ve kitapları hakkında yazdığım ikinci inceleme. Türk kökenli ve gayet milliyetçi biri olarak Mehmed Uzun ve kitaplarının bazı konulardaki kırılmaz fikirlerimi tamamen değiştirdiğini, insan ve insanlığa karşı olan düşünce dengelerimi farklılaştırdığını söyleyebilirim. Öncelikle iyi ki yazmış Mehmed Uzun ve ben de iyi ki hayatımın bir noktasında onunla ve düşünceleri ile karşılaşmışım. Keşke çok daha fazla tanınsa, çok daha fazla okunsa, çok daha fazla incelense kitapları. Önyargıdan ve kalıplaşmış değerlerden birazcık uzaklaşılarak bakılsa anlatmak istediklerine. Bu kitaptaki üslup yer yer diğer kitaplarına oranla biraz daha sert. Kitap Mehmed Uzun’un vefatından sonra çeşitli yerlerde yaptığı konuşmaların derlenmesinden oluşuyor. Belki de bu nedenle üslup diğer kitaplara oranla biraz daha farklı. Bu kitapta da diğerlerinde olduğu gibi konu genellikle Kürtlük, Kürtçe, Kürtlerin yaşadıkları ve yasaklanmış bir dille romanlar yazan, yazılar meydana getiren Mehmed Uzun’un gerek Türkiye de gerekse de sürgünde yaşadıkları. Son bölümlere yaklaştıkça kendisi ile yapılan röportajlara da yer verilmiş. Mehmed Uzun’un kitaptaki öncelikli konusu dildir. Dilin korunmasıdır. Yazar “Dil, hem bireyin hem ulusun ruhudur.” düşüncesinden yola çıkarak bir ulusun onurunu koruması için öncelikli olarak dilini koruması gerektiğini savunuyor. Bu alanda kendi dilini entellektüel bir dil yapmak adına yazmak zorunda olduğunu söylüyor. Fakat “yasaklanmış, aşağılanmış, incitilmiş bir dil olan Kürtçe ile yaratmak olağanüstü zor, olağanüstü bir çaba gerektirdiğine” inanmış ve bu anlamda çok fazla mücadele göstermiş. Gösterdiği mücadeleler sonucu yazdığı eserler ile Batı, onu “Modern Kürt edebiyatının kurucusu” olarak tanımış. Siyasal anlamdaki duruşu sorulduğunda “ben kendi yolumda Doğu ve Batı’yı daha da yakınlaştıracak edebi projelerle, işime bakıyorum. Nefret sözcüğünü çok sık kullanan biri değilim ama çatışma ve kavgalardan nefret ediyorum. Diyaloğun erdemine inanıyorum. Bana ait dünyalar arasında da uygar bir diyaloğu öngörüyor ve arzuluyorum eserlerini de buna uygun yaratmaya çalışıyorum.” cevabını veriyor her seferinde. Kendisini Radikal bir hümanist olarak tanımlamış. İsminin, kitaplarının ve yazılarının siyasal yönde propaganda malzemesi olarak kullanılmasına izin vermemiş. Kendisi kitabın başından sonuna kadar Türkiye’deki Kürt sorununun ancak Türkiye’nin AB’ye girmesiyle son bulacağını ve Türkiye’nin bu yönde demokratik adımlar atması gerektiğini belirtiyor. Kitabın içerisindeki diğer bir kısım Osmanlı’nın son dönemlerine ve Cumhuriyetin ilk dönemlerine ait çarpıcı düşünceler barındırıyor. Bu kısımları okurken insan uzun uzun notlar almak ve araştırmalar yapmak gereği hissediyor. Kitapla çelişki olarak gördüğüm ve eleştirdiğim kısım ise Uzun’un hümanist olarak gördüğü Batı’nın içinden çıkmış ve kendisi gibi yaşadığı şartları edebi ve sanatsal kimliğine aktarmış yazarlar, şairler, sanat adamlarını anlattığı kısımlar. Mademki Batı bu kadar modern, hümanist ve her fikre saygılı bir anlayışa sahip o zaman adı geçen onlarca sanat insanı neden Uzun’un yaşadıklarına benzer şeyler yaşamıştır. Kitapta dünyanın her yerinde etnik kökeninden dolayı baskıya maruz kalmış, sanatını icra edemediği için sürülmüş ya da kendisi göçmüş bir sürü ismin hikayesine yer verilmiş. Fakat yine de Batıya karşı duyulan hayranlığını anlatıyor yazarımız. Kendisi günümüzde yaşasaydı hayranlıkla baktığı Batının hiç de hümanist olmadığını açık bir şekilde görecekti belki de. Yer yer kalben hak verdirten, bazı satırlarını okurken hayret ettiren, ara ara yok artık dedirten bu kitap ve diğerleri bu konuyu merak edenler tarafından mutlaka okunmalı. Okumadan önce de yazarın yaşadığı dönemin yapısı ve daha öncesi hakkında mutlaka fikir edinilmeli.
Ölüm Meleğiyle Randevu
Ölüm Meleğiyle RandevuMehmed Uzun · Sel Yayıncılık · 2021649 okunma
·
4 artı 1'leme
·
296 görüntüleme
•● a l p e r ●• okurunun profil resmi
Hocam degerli bir inceleme olmus...batı nın filozoflari dusunurleri şairleri yazarları da tam tersini düsünür. Goethe,Nietzsche,Zweigh....batinin kokusmuslugundan bahseder genelde...Gothe dogu edebiyatina ilgi duymustur,Zweigh intihar ermistir...Nietzsche Almanyayi yerden yere vurmustur.. kaleminize saglik
•• M •• okurunun profil resmi
Kesinlikle öyle. Saydığınız büyün isimler ve daha fazlası Batının tam da dediğiniz gibi kokuşmuş ve baskıcı düşünce yapısından bahseder ama bizim sanatkarlarımız da nedense Batı hayranı. Sonuna kadar okuma inceliğini gösterdiğiniz ve yorum yaptığınız için teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Dağlar okurunun profil resmi
Anadil haktır✌🏼✌🏼
Mehmed Uzun
Mehmed Uzun
un dediği gibi iğdiş edilmiş bir dille yazmak hiç kolay değildir .. emeğinize sağlık teşekkürler 🙏🏻
•• M •• okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. 🙏🏻 zorlu bir yol gerçekten, keşke insanlık artık bazı şeylerden vazgeçse. 💙
Domeniko okurunun profil resmi
“ Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır. “ Wittgenstein
•• M •• okurunun profil resmi
Dil çok önemli kesinlikle ve korunmalı. 🙏🏻
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.