Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Aynanın gizemli yansıtıcı yüzeyi yüzyıllardır bilimin, sanatın, edebiyatın, felsefenin, psikolojinin ve tarihin konusunu oluşturmuştur. İnsan yüzyıllardır aynada kendisini seyrederek iyiyle kötünün, Tanrı ile şeytanın, erkeğe karşı kadının çatışmasını sorgular. Jean Delumeau,“Ayna, bakmayı bilene tanrısallığın saf bir imgesini sunabilir: "(Melchior-Bonnet, 2007:12) diyerek aynanın yansıtıcı yüzeyinin Tanrı'nın yansımalar yaratarak ışık saçan tek ayna olduğunu vurgulamaktadır. Platon'a göre de ayna, Tanrı'nın yansımasıdır. Bir taraftan da ayna yanıltıcıdır. Çünkü aynanın gerçeklik düzlemi yanılsama eksenindedir. “İnsan aynada yansıyan imgesinin gerçek dışılığının gerçekliğini kabul ederek onun büyüsünü bozmak zorundadır. Hakikate doğru bir ilerleme sağlanacaksa eğer, aynanın ötesine 'aynanın parıltısız olan, ona üzerinde hiçbir şeyin yansıma olmadığı bir yüzey sunan' tarafına geçmelidir” (Bowie,2007:31) Nitekim Narkissos miti aynanın yanılsama-gerçeklik düzlemini vurgulayan güzel bir örnektir. Lacan da Narkissos mitine dayanan çocuktaki ayna evresini Freud'un Oedipus kuramında olduğu gibi özneleşme süreci olarak değerlendirir. Herve Castanet de aynada oluşturulan benliğin yanıltıcılığının üzerinde durur ve aynada oluşturulan benliği sayesinde öznenin bir varlık-değeri kazandığı, kendi olmayan ama tümüyle kendi olduğuna inanmak istediği bir imajdan gelen bir sabitlenme, yani imgesel bir yakalanma olarak değerlendirir. Aynanın zamansallığı çıkışı olmayan sonsuzlaşmış bir şimdiki zamandır. Mekânsal durallık, zamansal akışın yerine geçer. Aynanın oyunları sonsuzdur, hep birbirini yansıtarak dolaylanır gider. Narkissos mitinin gösterdiği üzere ölüm aynaya pek yakındır: görüntü tutkusu özneyi adeta fesheder, öyle ki yaşamını yitirmesine bile yol açabilir. Benlik bu ölümün taşıyıcısıdır. (2017: 23-24)
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.