Spoiler uyarısı !!Peyami Safa - Yalnızız Kitap Değerlendirmesi
Kitabı genel olarak çok beğendim. Okuması keyifliydi. Olaylar birbirleriyle bağlantılıydı ve arada kopukluk yoktu. Samim’in tasarladığı ütopya ülke Simeranya’yı çok beğendim. Keşke gerçekten de öyle bir yer olsaydı. Özellikle eğitim konusunda ben Simeranya’da yaşamayı tercih ederdim. (Simeranya’nın eğitim sisteminden sayfa 42-45 arası bahsedilmektedir.) Öğrencilere makine gibi davranmak yerine onları ilgi alanlarına göre eğitmek gayet güzel bir düşünce. Kitaptaki tespitler mükemmeldi.
Özellikle Samim’in müthiş zekasına hayran kaldım. Keşke bende Samim gibi olabilseydim
dediğim bir çok yer vardı. Sadece düşünerek birçok şeyi görebilmesi, yalanların doğrularını
tahmin edebilmesi çok hayranlık uyandırıcıydı.
Bu kitap sayesinde düşünmenin önemini anladım diyebilirim.
Kitapta yazarın düşüncelerine katıldığım bir çok yer, altını çizdiğim birçok cümle bulunmakta. Bunlar:
1- “İnsanı yalnız bir illet öldürür: Sıkıntı. Öteki hastalıklar bunun vücuttaki çeşitli
görünüşleridir.” (Sayfa 68)
2- “Yani hastalık çok defa kaderin aksiliklerine karşı ruhun ve onun peşinden vücudun
isyanıdır.” (Sayfa 73)
3- “Her hastalık evvela ruhta başlayıp sonra vücuda sirayet etmiş bir isyandır.” (Sayfa
73)
4- “Bu dünyada ölümden başka hemen her şeyin bir çaresi vardır. Mesele diye karşımıza
çıkan zorlukların çoğunu kendi ruhumuzun içinde halledebiliriz.” (Sayfa 101-102)
5- “En çirkin merhamet, hedefini şaşırandır.” (Sayfa 231)
6- “İnsanın ölçüsü arzularıdır.” (Sayfa 237)
7- “Mücadelesiz ve eziyetsiz bir zaferin değeri yoktu.” (Sayfa 240)
8- “Çünkü susmak cevapların en fenasıdır.” (Sayfa 254)
Yazar, madde-mânâ, ruh-beden, maddiyat-maneviyat gibi zıtlıklardan yararlanmış. Bu zıtlıkları da kitapta okuyucuya çok iyi yansıttığını düşünüyorum. Yalnızız’ın Peyami Safa’nın ustalık döneminde yazdığı bir eser olması kitabın nasıl bu kadar etkileyici olduğunu da bizlere açıklamakta. Dili sade ve yalın, anlatımı akıcı ve duruydu. Sayfa 180’deki yengeç burcu
yorumu da çok doğru olmuş. Şahsen bir yengeç burcu olarak oradaki ifadelerin çok doğru
olduğunu söyleyebilirim. Ancak ben Meral’in aksine bebekleri, çocukları çok severim.
Yazar, Meral’in babasının kim olduğu konusunda bir muamma yaratmış. Nail bey mi yoksa
Samim bey mi diye düşündürdü. Ama umarım Samim bey değildir. Çünkü kendi kızıyla aşk
yaşamış olması çirkin bir şey olurdu. Keşke bunu kitabın sonunda öğrenseydik. Ve bir diğer
keşke dediğim yer ise Meral’in kaza sonucu hayatını kaybetmesi. Keşke o huniyi arasaydı ve
çakmağına benzini daha dikkatli bir şekilde dökseydi. Benzini üstüne dökmezdi ve böylece
yanmazdı. Belki yanarak ölmeseydi kendini pencereden atmak fikrinden vazgeçerdi. Hayatı
hakkında daha aklı başında fikirler alırdı.
Kitapta çok sevdiğim ve onun gibi olmak istediğim bir karakter vardı: Besim. Yemeğe olan
düşkünlüğü, olaylar karşısındaki umursamazlığı ve her zaman olayları yatıştırma isteği onu
sevmemin başlıca sebepleri. Kitaba renk katan bir karakter olmuş diyebilirim onun için.
Olumsuz özelliklerinden bahsetmek gerekirse de, kitapta karışık olan tek bir şey vardı o da Selmin ve Ferhat’ın aralarındaki ilişki. Aşk mı nefret mi anlayamadım. Romanın başında Selmin’in annesine olan saygısızlığı da benim karakteri pek sevmememe neden oldu. Bence Mefharet gayet iyi bir anne. Meral’in yaşadığı hayattan neden memnun olmadığını da pek anlayamadım. Çünkü zengin bir hayatı, ona değer veren bir babası ve sevgilisi olmasına rağmen sürekli daha fazlasını istemesi ve doyumsuz olması, hiçbir şeyden mutlu olmaması beni şaşırttı. Kendi kendini intihara sürükledi bence. Kısacası Yalnızız son zamanlarda okuduğum en güzel kitaptı. İkincisi çıksa alıp okurum dediğim bir romandı. Akıcıydı, okurken sıkılmazsınız. Bir solukta bitebilecek müthiş bir eser.