Ayşe Hicret Aydoğan'ın ilk öykü kitabı Mozart'ın Nasırlı Elleri, ismi ve kapağı itibarıyla müziğin öykülere sızdığı bir eser olduğunu bizlere gösteriyor. Sadece 56 sayfalık bir kitap olmasına rağmen ilk metinden itibaren sesin hakim olduğu kuvvetli bir öykü diline sahip olduğunu görüyoruz. Eserde yer alan birinci öykü "İpek Şal" içerik olarak epey sert bir metin. Kitapta çoğunlukla bireyin özellikle aile kaynaklı sorunları, yalnızlıkları olsa da bu öyküde olduğu gibi toplumsal meseleler de yer alıyor. Özellikle kitabın ortalarında bulunan tek adlık üç öykü, "Sis", "Leş" ve "Gece" gayet güçlü metinler. Keza "Mozart'ın Nasırlı Elleri" de güzel bir öykü.
Tabii ki bir ilk eser olması nedeniyle kitap bazı ufak tefek sorunları da barındırıyor. Bunlardan bence en göze çarpanı bazı öykülerde "gibi" edatının çokça kullanımıyla oluşmuş benzetmeler. Yazarın dili o kadar güzel ki buna gerek olmadığını düşünüyorum. Bir de "Gece" öyküsünde olduğu gibi metin içi isim tekrarının fazlalığını görüyoruz. Mozart'ın Nasırlı Elleri'nin özellikle öykülerdeki anlatım dili nedeniyle okunması gereken bir yapıt olduğunu düşünüyorum.