Yekûlu ehlektu mâlen lubedâ:
“(İnsan) ‘Yığın yığın mal harcadım’ der.”
E yahsebu en lem yerahû ehad: “Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?”
E lem nec’al lehu ayneyn:
“Biz ona iki göz vermedik mi?”
Ve lisânen ve şefeteyn: “Ve bir dil, iki
dudak (vermedik mi)?”
Ve hedeynâhun necdeyn: “Ve ona iki yolu
göstermedik mi?” İki hidayeti, dünyanın ve ahiretin yolunu göstermedik mi, cennetle cehennemin yolunu göstermedik mi?
Fe laktehamel akabeh:
“Ama o (insan) sarp yokuşu aşamadı.”
Sarp yokuşu aşmak için göğüs geremedi.
Ve mâ edrâke mel akabeh: “Sarp yokuş nedir biliyor musun?”
Fekku rekabeh: “Bir köle azad etmektir (birini esaretten kurtarmaktır).”
Ev ıt’âmun fî yevmin zî mesgabeh: “Veya kıtlık gününde yemek yedirmektir.”
Yetîmen zâ mekrabeh: “Akrabası olan bir yetime (bakmaktır).”
Ev miskînen zâ metrabeh:
“Veya hiçbir şeyi olmayan miskine (ikram etmektir).”
Summe kâne minellezîne âmenû ve tevâsav bis sabri ve tevâsav bil merhameh:
“Sonra (bütün bunları yaptıktan sonra)
iman etmektir ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden, birbirlerine merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.”
Ulâike ashâbul meymeneh:
“İşte, bunlar kitabını sağdan alacak olanlardır.”
Vellezîne keferû bi âyâtinâ hum ashâbul meş’emeh:
“Ayetlerimizi inkâr edenler de kitabını soldan alacak olanlardır.”
Aleyhim nârun mu’sadeh:
“Onlara, üzerlerine kilitlenmiş bir ateş vardır.” Cehennemin kapıları onların üzerine kapatılmıştır ve onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.