Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

112 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Kırmızı Pazartesi, tıpkı kitabın ön kapağında denildiği gibi, işleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsü… Bu kitap için sanırım bundan daha iyi bir tanımlama yapılamazdı. Kitaba konu olan ve yazarın kendi çocukluğunu geçirdiği Kolombiya’da yaşanmış gerçek bir olaydan esinlenerek yazıldığı söylenilen bu talihsiz hikaye, aslında Türkiye’ye ve Türk okuyucusuna hiç de yabancı olmayan bir trajediyi anlatıyor: Namus cinayeti. Kitabın başkahramanı, Santiago Nasar, küçük bir kasabada kibirliliği ve yakışıklılığıyla ün yapmış yirmi bir yaşında bir delikanlı. Başka bir ifadeyle, öldürüleceğini daha kitabın ilk cümlesinde öğrendiğimiz ama gerçekten suçlu olup olmadığına kitap boyunca kanaat getiremediğimiz bir “kader mahkumu”. Kitap, Santiago Nasar’ın öldürülmesinden birkaç saat önce başlayıp, birkaç dakika sonrasında sona eriyor. Aralarda ise hem cinayete zemin hazırlamış olaylara dair geri dönüşler hem de olaydan sonra kitaptaki yan figürlerin hayatlarının nasıl geliştiğine dair ifadeler yer alıyor. Kırmızı Pazartesi romanında dikkat çeken en önemli nokta, kitabın, cinayete neden olan Santiago Nasar - Angela Vicario ilişkisine hiç değinmeden –hatta bunun varlığı üzerine okuyucunun kuşkuya düşmesini sağlayarak- bu temele dayanan bir cinayeti anlatması. Kısaca, yazarın yapmak istediği şey, anlatılacak olaya bağlı olarak okuyucunun kafasında oluşacak suçlu-suçsuz gibi karakter etiketlemelerden sıyrılarak namus cinayeti kavramına hem olayın taraflarının hem de toplumun diğer bireylerinin bakış açısının ne olduğu göstermek. Bu açıdan bakınca, yazar bir toplumda yer alan hemen hemen her birey figürünün bir kopyasını kitaba yansıtmış gibi duruyor. Öyle ki, okurken bazı karakterlere çok kızarken diğerlerini takdir ediyorsunuz. Zaten Kırmızı Pazartesi romanının Nobel ödülü kazanma sebebinin de bu karakter zenginliği olduğunu düşünüyorum zira yazar çok sayıda karakterin cinayet işleneceği haberine verdiği birbirinden farklı tepkiler ile kafamızda bütün bir “toplum” tablosu çiziyor. Daha sonrasında ise kimin haklı kimin haksız olduğuna okuyucunun kendisinin karar vermesi için geriye çekiliyor. Kitapta sıklıkla vurgulanan noktalardan biri, cinayetin işlendiği gün havanın yağmurlu olup olmadığı sorusu… Bu son derece net soruya bile aynı günü yaşamış onlarca kişi arasından pek çok farklı cevap çıkıyor ki bu da bizi bir noktada insan hafızasının zaafları ve geçmişe dair hatırlanan olayların doğruluğu konusunda düşünmeye itiyor. Kitapta dikkat çekilen diğer bir nokta ise, kader kavramı. Cinayetin işleneceği günün başından cinayet saatine kadar pek çok kişi Santiago Nasar’ın öldürüleceği haberini almasına rağmen öyle ya da böyle –isteyerek veya istemeyerek- onu uyarmayı başar(a)mıyor. Bu da akıllara "Öldürülmesi kader miydi?" sorusunu düşürüyor. “... Kader bizleri görünmez kılar” – syf. 100 Ancak yine de ben, yazarın dikkat çekmek istediği ana noktanın "alın yazısı"ndan ziyade bir toplumun namus cinayetini meşru görmesi ve önüne geçmek için hiçbir şey yapmaması olduğunu düşünüyorum.
Kırmızı Pazartesi
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202177,7bin okunma
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.