Ceketini almış gidiyor eski bir adam.
Neyim var ki bu dünyada der gibi.
Ucu yanık şiirler dökülüyor cepkeninden.
Sonbaharlar son duraklar son bir tebessüm dolu bakışlar.
Ceketini almış gidiyor eski bir adam.
Gözleri yorgun hep suskun düşünceli dalgın
Son yolcu deniz kokar yüreğinin kıyıları.
Son bir bakış süzülüyor, gözlerinde gün batımı sakallarından hüzün akıyor
Ceketini almış gidiyor eski bir adam.
Öyle durgun öyle vurgun öyle kırgın
Cümlelerin anlatamayacagını gözleri anlatır şaşkın gözleri, dalgın gözleri, dargın gözleri.
Yorgun yüreği anlaşılamadığı vakit...
Ceketini almış gidiyor eski bir adam.
Bu dünyada başka neyim var der gibi
Oysa bir de türküsü var, oysa bir de yarım kalmış hikayesi var, oysa bir de ardında bıraktığı öksüz şiirleri,
oysa bir de hüzün gözlü kadını var.
Balkonunda feslegeni,
Penceresinde serçesi, kapısının önünde sokak kedisi, bardakta unutarak soguttugu çayı bir kenara attığı buruşuk gömleği
Her gece duvara civi gibi çakılı gözlerinde özlemleri, siyah beyaz bir resimde annesinin son gülümseyişi, hevesle kurduğu hayalleri, kendine verdiği sözleri var
Daha ne kalacak ki geride
Ceketini almış gidiyor eski bir adam
Ardına bile bakmadan. ..
-Gülten Alp🖋️