Gönderi

zaten cennetin yolu çok uzak, oradakiler de öyle mutlu ki, cenneti bırakıp yoksul bir çocuğun başına gelecek değiller ya! Ama annem benim hasta olduğumu öğrendiyse cennetle bile içi sızlamıştır. Ölmezden önce o da çok hasta olmuş da! Zamanla derin bir uykuya daldı. Bu uyku ancak çekilen acıların dinmesiyle mümkündür. O durgun, derin uyku ki bundan uyanmak insana acı verir. Bu uyku ölüm bile olsa kim uyanıp da gene yaşamanın bütün çile ve yüklerine; bugünün dertleriyle yarının kaygılarına ve hele dünün üzücü anılarına yeniden dalmak ister? Bazen tatlı bir müzik nağmesi, sessiz bir yerdeki bir su şıpırtısı, bir çiçek kokusu ya da tanıdık bir söz insanın hayalinde ansızın silik bir anı uyandırıverir ki bir soluk gibi uçup giden bu anı sanki bu yaşadığımız hayattan değildir de, çok eski, çok daha mutlu bir başka hayattan bize yadigar kalmıştır. Ah, insan kardeşlerimizi baskı altında tutup ezerken, insansal hataların karanlık sonuçlarını, bir kezcik aklımıza getirsek…bu karanlık sonuçların, yoğun ağır bulutlar misali, evet, yavaş yavaş, gene de önlenemez biçimde göğe yükseldiklerini ve zamanı gelince gereken intikamı başımıza yağdıracaklarını bir kez düşünsek… hayalhanemizde ölmüşlerimizin seslerinin, hiçbir güçle bastırılamayan, hiçbir buyurganlıkla susturulamayan köklü kanıtını tek bir an işitsek, şu hayatın her bir gününün beraberinde getirdiği eziyet ve haksızlıkların ıstırap, sefalet zulümlerin biri bile ayakta kalır mıydı hiç? Bazı kez üzerimize öyle bir uyku çöker ki, bedenimizi tutsak eder ama zihnimizi çevrede olup biten seylerin ayırdına varmaktan alıkoyamaz. Ağır bir uyuşukluk, bir halsizlik; düşünce ve hareketlerimize egemen olamamak eğer uykuysa bu duruma da uyku diyebiliriz, bununla birlikte bütün olup bitenlerin de ayırdındayızdır. Böyle zamanlarda düs görsek bile o anda gerçekten konuşulan sözler ve gerçekten duyulan sesler şaşılacak bir biçimde düşümüzün arasına karışır ve sonunda gerçekle hayal öyle birbirine girer ki sonradan bunları ayırt etmek hemen hemen olanaksızlaşır. Bu uyku halinin en çarpıcı özelliği bu da değildir. Bu sırada görme ve dokunma duyularımız uyuşmuş olsa bile dış dünyadaki bir nesnenin hiç ses çıkarmadan salt varoluşu bizim uykulu hayal ve düşüncelerimize etki, hem de çok büyük etki yapabilir. Oysa, uykuya daldığımız zaman bu nesne bizim yakınımızda değildir, hatta uyanıkken onu görmemişizdir, gene de varlığını düşlerimize duyurur. Türkler, dua ederken yüzlerini sıvazladıktan sonra gündoğusuna doğru dönerlermiş. Sevginin yetersiz kaldığı yerde nefret başarıya ulaşır. Dünyamız bir kırık düşler dünyasıdır. Ve kırılanlar çoğu zaman en özenerek beslediğimiz ruhumuzun ve en soylu yönünü yansıtan düşler ve umutlardır. Eğer ölmüşlerin ruhları gerçekten bazen yeryüzüne dönüyor ve hayattayken tanıdıkları kimselerin sevgisiyle ölümden de güçlü olan sevgiyle kutsallaşan yerleri ziyaret ediyorlarsa Agnes'in ruhu da bazen bu kuytu köşeye gelip dolaşıyor olmalıdır. Buna inanırım. Gerçi bu kuytu köşe bir kilisenin içindedir; Agnes de hayatta zayıf davranıp hata işlemiştir- ana ben gene de onun ruhunun her şeye karşın buraya geldiğine inanıyorum.
·
18 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.