OkuyucuAlman yazar Bernhard Schlink, akademisyen ve yargıçlık görevi yapan bir yazar. Okuyucu Almanya'da ve diğer birçok ülkede en çok satanların arasına girmeyi başarmış ve birçok dile çevirilmiş.1997'de kitap Hans Fallada Ödülü'nün yanında birçok ödül kazanmış. #kitapyorumu
Kitap inanılmaz kendine bağlayan bir kitap. Gayet sade ve akıcı bir dille yazılmış. Çeviri çok başarılı. Felsefi ve hukuksal anlatımı olması ayrı bir güzellik katmış romana. Ayrıca kitabın kapağı çok hoş, Ignat Berdnarik'in "Okuyan Genç Adam" Tablosu...
Kitabın anlatıcısı romanın baş kahramanıdır.
Kitap üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm de Michael Berg ve Hanna Schmitz arasındaki ilişki anlatılır. Michael on beş yaşında lise öğrencisi, Hanna Schmitz otuz altı yaşında tramvay biletçisi. Michael'ın ergenlik döneminde aşık olduğu bu kadın ve içsel duygularının değişimi anlatılır. Kadının kitap dinlemeyi sevmesi, gence kitap okutması bu bölümde ilgi çekici kısımlardandı, öyle ki kitabın ismine yönelik bir tutum olduğu için ilk başlarda yadırgamadım. İkinci bölümde Micheal hukuk öğrencisidir. İlişkisi bir kayboluşla sona eren Hanna ile soykırım suçlularının davasının görüşüldüğü bir mahkeme salonunda karşılaşır. Hanna suçlu koltuğundadır, kendini savunması yetersizdir ve mahkum edilir. Bu bölümde hukuksal konuların (hak, adalet, suç gibi) ele alınması etkileyiciydi. Son bölümde Michael'ın inişli çıkışlı hayatını okuyoruz. Hanna ile yine yolları kesişir. Bu bölümde daha çok felsefe, kader, vicdan konuları ele alınmış, etkileyici bir anlatım yakalanmıştır.
Kitabın en önemli özelliği soykırıma ters yönden bir bakışla bakmasıdır. Kitaplarda yahudi soykırımından sözedilir. Bu kitap ise soykırımdan sonra kurulan Alman mahkemelerinde adaletin sağlanıp sağlanmadığı, soykırımın cezasız kalmaması gerektiği, herkesin cezasını mutlaka çekeceği, vicdanî bakımdan rahatsız olunduğu konularına dikkat çekilmiştir.
Bu kitabı kapattıktan sonra Filistin, Gazze hemen akla geliyor. Orada yapılan zulmün cezasız kalmamasını yürekten istiyorum. Kendilerine yapılan soykırım gerçeğini, çektikleri acıları cilt cilt yazan bir toplum bunu neden ve nasıl yapar? İleride bunun cezasını katbekat çekeceklerdir. Vicdanları -ki varsa- hiç rahat etmeyecektir. Filistin eninde sonunda kazanacak ve bu soykırımı yapanların cezalarını çektiğini görecektir. Bunun için dua ediyoruz.
#alıntı
"Bazen sonu acı verdiği için bile mutluluğa sadık kalmaz bellek. Gerçek mutluluğun yalnızca sonsuza kadar sürmesi beklendiği için mi? Bilincine ve farkına varılmamış bile olsa, ancak daima acı vermiş bir şeyin acıyla sona erebileceğine inanıldığı için mi? Ama bilincine ve farkına varılmamış acı nedir ki?"
(sayfa: 31)
"Kendime güvendiğim zamanlarda, en büyük güçlüklerin üstesinden gelirdim."
(sayfa: 54)
"Özgüvenimi yeniden kazanmam asla bir başarının sonucu olmazdı; her başarı aslında kendimden beklediğim verimin ve başkalarında görmeyi arzuladığım takdirin fersah fersah ötesinde kalıyordu.
(sayfa: 54, 55)
"Adalet nedir? Yasalarda yazılı olan mı, yoksa toplum fiilen geçerli sayıp uyduğu mu? Yoksa her şeyin hakça yürütüldüğü koşullarda, yasalarda yazılı olup olmadığına bakılmaksızın geçerli sayılması ve uyulması gereken şey midir adalet?
(sayfa: 74)
"Hayatımızın katmanları öylesine üstüste yığılmış ki, sonradan yaşadıklarımızda eskilerle karşılaşıyoruz durmadan: halleşip bir kenara bıraktığımız yaşantılar olarak değil, güncel ve canlı deneyimler olarak."
(sayfa:182)
Hiçbir zaman, hiçbir şekilde zulme uğramamak temennisiyle...