Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Atatürk Kafkas cephesinde Buğlan Gediği muharebelerine yetişmek azmiyle otuz altı saat hayvandan inmeden zorunlu yürüyüş yapmış ve ayağının tozu ile gayet kritik bir vaziyete girmiş olan muharebe cephesinin emir ve kumandasını almıştır. Yaveri Cevat Abbas Gürer, Silvan'dan hareketle bu çetin muharebe faaliyetinin Atatürk'ü üç gün üç gece uyutmadığını belirterek şunları söyler: "Bir aralık dört beş saatlik bir gecenin sükunetle geçebileceğini takdir etmişti. Bu kısa zamanda uyumasını rica etmiştim. Vaziyeti takip edebileceğimden emin olarak yere serilen kalınca bir köylü keçesi üzerine uyumak için uzandı. Ben kendisinin yanı başında telefonlu çadırda harekatı takip ediyordum. Üç saat sürmeyen istirahati sırasında bu keçe üzerinden her biri ayrı ayrı mana ve önemde olan sekiz emir verdi. Binaenaleyh yine uyumamıştı". Şükrü Elçin, Hacı Derviş'ten naklederek; "Sivas Kongresinde herkesin elinden gelen vazifeyi yapmasına karşın en çok çalışan Mustafa Kemal'di Geceleri iki buçuk saat uyuyordu" diye belirtiyor. Falih Rıfkı Atay: "Atatürk'ün çalışma ve yorgunluğa dayanma kabiliyeti olağanüstü idi. Yunan Ankara'ya yaklaştığında Meclis'in havası çok gergindi. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Mustafa Kemal soğukkanlı olmakla beraber geceleri uyuduğu yoktu. Ziraat Mektebindeki harita başından ayrılmıyordu. Sabahleyin evine gittiği vakit sadece yıkanıyor, sonra hemen Meclis'e gidiyordu" demektedir. Atatürk'ün uykusuzluğa karşı direncini Yusuf Hikmet Bayur şöyle anlatmakladır: "Sakarya Savaşında da kaburga kemikleri kırık, bir koltuğa mıhlanmış olarak fizik tahammülü ve irade gücü sayesinde hiç uyumadan ağrılar içinde yirmi iki gün yirmi iki gece süren savaşı yönetmiştir. 1927 yılında okuduğu Büyük Nutuk'u hazırlarken de dosyalar içinde aylarca sabahladığı olmuştur". Sabahlara kadar süren ünlü sofrasında davetliler birer ikişer çekilip giderken, Atatürk, sabah güneşini görmeden yatağına girmez ve uyuyamazdı. Sofradakiler dağıldıktan sonra kendisine yatması için adeta yalvaran başyaver Cevat Abbas Gürer'e uykuda geçirdiği zamana acıdığını söyleyerek şöyle der; "Hayat pek kısa, çocukluk ve mektep hayatın bir kısmını alıp götürüyor. Geriye kalanı da uyku yarıya indiriyor. Uykusuzluğu giderecek ve vücuda gerekli dinlenme gıdası verecek komprimeler icat olsa ne iyi olurdu. Fakat bir gün bu da olacaktır. Nitekim tıp ilmi, kimya ilmi insanı uyutmak için çok güzel ilaçlar yapmaya başlamıştır". Sofrasında bulunanlardan tahammüllerinin tükendiğini gözlerinden anlayan Atatürk, ellerine tuzlu leblebisinden veya şamfıstığından birkaç tane verip uykularını gidermek isterdi. Uyuma temayülünde olanları yüzlerini yıkamaya sevkederdi.
Sayfa 83 - Güven KitabeviKitabı okudu
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.