(...) kendisinin ifadesiyle söylersek "Ne gülebilen, ne de konuşabilen, hiçbir varlık gösteremeden bir köşeye oturup büzülen biri"ne dönüşür. Belki de bu varoluşunu bir türlü gerçekleştirememe, gidip gelip babanın mesafeli duruşuna çarpma ve dağılma haline daha fazla tahammül gösteremeyeceğini anlamaya başladığında henüz 16-17 yaşındadır Furuğ. İçinde yaşadığı evi ve o evdeki yaşamı sonraları "İçim Acıyor Bahçeye" şiirinde anlatır:
çiçekleri düşünmüyor kimse
balıkları düşünmüyor kimse
kimse
kalbi güneşin altında iltihaplanan
hafızası yeşil hatıralardan usul usul boşalan bahçenin ölmekte olduğuna
inanmak istemiyor
ve bahçenin duygusu sanki soyut bir şeydir
çürümüştür kendi yalnızlığında