Görülmemiş bir gaflet ve dalâletle dönen maârif çarkı, millî, mânevî ve dolayısı ile de ahlâkî bütün değerlerimizi öğütmüştür.
...
Müslüman olmuş genç bir İngiliz dostumla konuşuyorduk. Esef dolu bir ifade ile, üç aydır şehrin en mûtenâ sayfiye yerinde yazı geçirdiğini ve temas etmek vaziyetinde olduğu kimseler için de: "Bunlara ne Türk ne de müslüman denir!" teşhisini koyarken üzüntüsünden âdeta ağlamaklı idi.
Bu hazin ve acıklı müşâhedeye, hakikatin ta
kendisi dememek elde değildi.