1910u yllarda, sarmal bulutsuların solgun işık tayfındaki, çizgilerin konumunu ölçmek, fotoğrafçılık tekniklerini sonuna kadar zorlamak demekti. Slipher, bugün Samanyolu Gökadası'na en yakın sarmal olarak bildiğimiz ve M31 de denen Andromeda Bulutsusu'nun
spektrografilerini ancak 1912'de elde edebilmişti. Tayfın mavi ucuna doğru bir kayma olduğunu gözlemledi, demek ki bulutsu saniyede 300 kilometre hızla bize
doğru yaklaşıyordu.O zamana kadar kaydedilmiş açık ara en yüksek hızdı bu, 1914'te Slipher'ın elindeki spektrografi sayısı
15'i bulmuştu. Biri M31 olmak üzere bunların yalnız ikisinde maviye kayma görülüyordu. Diğer 13 spektrografinin hepsindede kırmızya kayma vardı; iki tanesinde bulutsuların saniyede 1000 kilometrenin üzerinde bir hızla bizden uzaklaştığı anlaşılıyordu. 1917de kırmızıyaa kayan spektrografilerin sayısı 21'e
yükselmişti ama maviye kayanlar hâlâ yalniz iki taneydi. Bugün de öyle, yalnız iki bulutsunun spektrografisinde maviye kayma
var. Sarmal bulutsular ne olursa olsunlar, Slipher'ın ölçtüğü hızbunların Samanyolu'nun parçası olamayacağını gösteriyordu:
Kütleçekimiyle bizim galaksimize bağlı olamayacak kadar hızlı gidiyorlardı. 1920'de bu muazzam hızlı uzaklaşmaları henüz
kimse açıklayamıyordu ama Curtis bu hızı, sarmal bulutsuların bizim Samanyolu ile hiç işi olmadığına delil sayıyor, bunların
başlı başına birer "ada evren" olduklarını söylüyordu.
Curtis' in iddiasının diğer önemli dayanağı, parlak patlamalarla birden alevlenen yıldızların gözlemlenmesiydi. Bu yıldızlara nova deniyor. Nova Latince "yeni" demek; böyle yıldızlar ilk gözlemlendiklerinde, daha önce hiçbir yıldızın fark edilmediği
bir noktada birden pırıl pırıl parlamaya başlayıp gerçekten yeni gibi görünüyorlar. Ama șimdi biliyoruz ki bütün novalar aslında, daha önce sessiz sakin bir yaşam süren, göze görünmeyecek kadar sönük yıldızların patlamasıyla oluyor.