Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Atatürk'ün hastalığı sırasında hekimlerin görevlerini tam yapmadıkları iddia edilmiş ve çeşitli eleştiriler ileri sürülmüştür. Dr. Asım Arar'a göre Atatürk'ü tedavi eden doktorların hiçbiri onu tıbbın gerektirdiği gibi inceden inceye muayene etmek cesaretinde bulunamamıştı. Dr. Asım Arar: "Öyle ki, en büyük hocalarımız bile alelade bir hasta için gösterilen ihtimamlı bir muayene yapmaktan çekiniyorlar ve Atatürk'ün karşısında ezile büzüle durup hiç bir şey söylemiyorlardı" demektedir. Dr. Akil Muhtar Özden ise: "Hepimiz Atatürk'ü kati surette kaybettiğimize kani bulunduğumuz halde onu ölümden geri almak için ruhumuzdan gelen ve adeta hayatın seyrine karşı isyanla karışık bir arzu ile çalışıyorduk. Hiçbir şeyin unutulmamasını fennin bize verdiği her vasıtanın kullanılmasına hepimiz gayret ediyorduk. Diyebilirim ki bütün düşüncemizi bütün benliğimizi bu muharebeye, onun hayatını kurtarmaya matuf olan bu muharebeye tahsis etmiştik" diye belirtmektedir. Falih Rıfkı Atay da; "Bütün bunların sebebi, karaciğerini için için kemiren onulmaz bir illet olduğunu bilmiyorduk. Bu önce hafıza zayıflamasından başlamıştı. Sonra sık sık burun kanamaları devri geldi. Daima yanında bulunan hekimlerinin neden bu araza ve umumi çöküntüye dikkat etmediklerini ve hepsini pek basit sebebe bağlayarak geçiştirdiklerini doğrusu hala anlayamıyorum. Burnu kanadıkça biraz bakarız geçer derlerdi. Sonra kaşınmalar başladı" demektedir. Şevket Süreyya Aydemir de aynı iddiaları ileri sürmektedir. "Burun kanadıkça biraz pamuk ve belki de zayıfladıkça iştah açıcı mezeler… Halbuki onun karaciğerini kemiren hastalığın açık bir belirtisi de devamlı iştahsızlıkdır…Nihayet kaşıntılar artar. Bilhassa bacaklarda öyle şiddetli, öyle devamlı kaşıntılar ki, onun hastalığını ilk defa teşhis eden, fakat onun devamlı hekimlerinden olmayan Dr. Nihat Reşat Belger'in gördüğüne göre, bacaklar şerha şerha tırnak izleri içindedir. Halbuki bu kaşıntılar aylardan beri süre gelmiştir. Ama doktorları, kaşınan yerlere merhem sürerlerdi. Hülâsa kader onun sonucu, kendi bildiği gibi işlemek ister…" Şevket Süreyya Aydemir "O günlerde onun yanında ve ona; '… Paşam, söz senin değil, artık benimdir' diyecek şahsiyetlikte bir doktorun bulunmaması hazin bir talihsizliktir" demektedir. Atatürk, 14 Haziran 1938 tarihinde İsviçre'de tahsilde olan Afet (İnan) Hanım'a yazdığı mektupta; "Doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış, ilerlemiştir" demektedir.
Sayfa 240 - Güven KitabeviKitabı okudu
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.