Bir romanın sözcükleri ve düzeni etkiliyse, yani okuyucuları inandırmak istediği öykü için uygunsa, metin öyle güzel dengelenir, konular, üsluplar ve bakış açıları öyle kusursuzca kaynaşır ki okuyucu kitabı okurken anlatılanlara dalıp gider ve nasıl anlatıldığını tamamen unutur; romanın teknikten ve biçimden yoksun olduğu hissine kapılır; romanı, yaşamın, gerçekliğin somut karakterler ve olaylar yoluyla kendini gösterdiği, yazılı bir yansıması olarak görür. Roman tekniğinin doruk noktası budur işte: Görünmezliğe ulaşmak; renk, heyecan, incelik, güzellik ve telkinlerden inşa edilen öykünün yetkinliği sayesinde okuyucuya romanın varlığını unutturmak, kendini kitap okuyormuş gibi değil de, bir anlığına da olsa, yaşamının yerine geçmeyi başaran bir kurmacada yaşıyormuş gibi hissettirmek.