Gönderi

Dalkavuk doğunun ürünüdür, soytarı ise batının. Her ikisi de eski çağlardan beri kurumsallaşmıştır. Kralın soytarısı sarayda özel bir yere sahip olup, tahtın yanında protokolde yer alır. Ancak bir bakarsınız ki soytarı, soylu törenlerin en görkemli anında yerde yatıp yuvarlanarak ortamı karıştırır. Prenslerden kardinallere kadar herkesin ciddiyetini delip, salona öfke, kahkaha, fısıltı ve kaygılarıyla dolar. Soytarı, sadece "evet efendim" demez. Bazı durumlarda efendisini bile mizahla iğneleyebilir, batı dünyasının hoşgörüsünden aldığı cesaretle egemenin yüzüne yergilerini söyleyebilir. Kralın asık suratına rağmen aldırmaz. "Canım bir soytarının söylediğinin soytarılıktan başka bir anlamı olabilir mi ki?" der kral. Soytarı, zanaatında yergileri gülmeceye dönüştürebilen kişidir. Egemenlik tanrıdan değil, güçlü halktan gelirse soyluların gülünç yanlarını ortaya çıkaran bir av köpeği gibidir. Dalkavuk doğuya özgüdür ve iğnesi, yergisi olmaz. Görevi sadece "evet efendim" veya "sepet efendim"le bağlıdır. Osmanlı tarihinde dalkavukluk bolca görülse de, soytarılık kurumsallaşmamıştır. Soytarı balonları iğneleyerek, dalkavuk ise balonları şişirir. Dalkavuklar, yüksek makamlarda, yargı kurumlarında, bilim adamlarının arasında dolaşabilir. Ancak soytarı zaman zaman efendisini uyarırken, dalkavuğun şişirdiği balonlara tutunarak yükselmesi mümkün olmamıştır. Hey gidi dalkavuk, sana soytarı bile denemez çünkü senin için dalkavukluk bir rütbedir. Sen dalkavukluk için belini kırıp ikiye katlanırken, senin görüntüne bile katlanmak ne büyük bir acı. İlhan Selçuk
12 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.