Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mısır'da iken Cenap Şahabettin'in Serveti Fünun'da çıkan "Safahat Mübdii" yazısını Eşref Edib kendisine gönderince Asım Şakir'e bir mektup yazmıştı. Mektupta "Okudum, koltuklarım kabardı, insan met olunmaktan hoşlanıyor vesselam. Vakıa Cenap'ın tasvir ettiği ''Safahat mübdii" ile benim hakiki çehrem arasında hiç müşabehet yok, ama besbelli ki şimdiye kadar aynalar yalan söylüyormuş. Yoksa ben güzel şeymişim diyeceğim geliyor..." diyerek. Cenap'ın bu yazısına, belki de gurbet psikolojisiyle artık inanmış gibiydi. Cenap ve onun içinde bulunduğu Servet-i Fünuncular grubu farklı, batıyı her şeyiyle, hiçbir şart koşmadan almayı savunan bir dünya görüşünün temsilcileriydi. Şarkı bilmedikleri gibi batıyı da Akif'in bağlı olduğu Muallim Naci ekolüne mensup kişiler kadar bile bilmiyorlardı. Akif'in de içinde bulunduğu bu görüşe göre memleketin ilerlemesi ancak şark dillerini ve medeniyetini bilen ama batı medeniyetine ve eserlerine onların lisanlarıyla okuyacak kadar vakıf aydınların çoğalmasıyla mümkündü. Batı medeniyetini biraz bilip kendi kültüründen habersiz bir aydınlar grubu memleket için t:ilihsizlikti. Mesela Servet-i Fünun'un önde gelen isimlerinden Cenap, Fikret ve Halit Ziya Arapça, Farsça bilmiyorlardı. İki grubun arasında giyinişlerinden, saç sakal tıraşına hatta sohbet etmek için gittikleri yerlere kadar bile büyük fark vardı. Batı hayatını tercih eden Servet-i Fünun mensupları Beyoğlu birahanelerine veya Tokatlayan gibi yerlere devam ederken ötekiler Direklerarası'ndaki çayhanelere giderler veya evlerinde toplanıp çay kahve sohbeti yaparlardı. Ayasofya ve Fatih civarındaki kütüphaneleri de ziyaret ederlerdi. Akif'in Cenap'ın iltifatkar yazılarını biraz dudak bükerek karşılaması bundandı.
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.