Gönderi

Aralarında yaşlısı da var, genci de, birtakım şairlerimiz temiz bir dille güzel mısralar söylemeğe değil, öğretici şiirler yazmağa heves ediyorlar. Sevgilerini, dertlerini, sevinçlerini anlatmağa da kalkmıyorlar, birtakım fikirleri yaymak isterlermiş... Cemiyet kendilerinden böyle bir hizmet bekliyormuş... Şiir halkı aydınlatmak için yazılmalı imiş... Halk, yani köylüler, işçiler, küçük esnaf takımı onların yazdıklarını okuyacak böylece doğru düşünmeyi, adam olmayı öğrenecek!.. İnsan kızsın mı, gülsün mü, kestiremiyor. Halka bir baksalar ya! ne güzel şiirleri vardır; Anadolu'nun, Rumeli'nin, İstanbul'un eski, yeni halk türkülerini bir dinleyin, birdenbire bir şimşek gibi parlıyan nefis mısralar bulursunuz. Hiçbirinin de bir şey öğretmeğe, bir fikir yaymağa kalktıkları yoktur. Halk, sanatın sadece güzel şekiller yaratmak arzusu olduğunu kendiliğinden anlamıştır. Bir tanesinin bile şiirlerini okumuyor; bir köye gidip genç şairlerimizin sözde halk diliyle yazdıkları o özentili bezentili koşmaları, manileri okuyun, kimse hoşlanmıyor. Anlamadıkları için mi? Yoo! anlaşılmıyacak neleri var? Ama halkın şiirde aradığı güzellik de yok. Bizim bugün Karacaoğlan'ın, Deli Boran'ın diye bildiğimiz, ağızdan ağıza dolaşarak değişmiş, bozulmuş, gene de tazeliklerini, güzelliklerini yitirmemiş şiirleri söyliyen halk, üç dört kendini beğenmişin: "Biz halkı aydınlatmağa çalışıyoruz!" diye kendileri de inanmadan yazdıkları ecişbücüş şiirleri neden dinlesin?
·
13 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.