"Yine de toplumun güçlü, katı ve korkutucu olduğunu düşünerek yaşasam da Horiki öyle deyince, 'Toplum derken, kendinden bahsetmiyor musun?' lafı dilimin ucuna kadar geldi. Fakat Horiki'yi kızdırmak istemediğim için hiçbir şey diyemedim.
Toplum bunu affetmez.
Toplum değil, sen affetmezsin değil mi?
Toplum bunu kötü karşılar.
Toplum değil, sen kötü karşılarsın değil mi?
Toplum bir çırpıda seni ezer.
Toplum değil, sen ezersin değil mi?"
Dazai'nin öncesinde kısaca hayatını okuyunca kitabı da direk otobiyografi gibi okuyorsunuz. Zira yazar kendi hayatını anlatıyor okura.
Japonya belgesellerine, araştırmalarına aşina iseniz Dazai'nin nasıl bir çıkmazda sıkışıp kaldığını az çok tahmin edersiniz.
Performans odaklı yaşamın hem ailede hem de toplumda yarattığı baskıyla yazarın girdiği ve çıkamadığı kısır döngüyü kitabın her satırında görüyoruz.
"Tanrım soruyorum, direnmemek suç mudur?"
Hayatının yönünü suyun akışına göre yaşaması, direnmeye mecalinin olmaması açlığını bastırmak, istediği ilaçları almak için iffetini, gururunu ayaklar altına almasıyla da sefilliğin, düşkünlüğün tüm katmanlarını yaşıyor.
Tam manasıyla Bi kaybeden...
Dazai kitabın satırlarında bize bu bunalımı çok iyi aktarıyor. Kısacık kitabı birazcık zor bitiryorsunuz.
Japon edebiyatına olan yakınlaşma çabam her seferinde budanıyor. Beklentimin altında bir kitap oldu ve bu yıl başka Japon yazar okumama gerek bırakmadı.