Sonra aklına geldi. Bu şehirde bir kahve olmalıydı. Belki bu asfaltın sonunda, belki de başka bir sokakta. Ama sadece bir kahve olmalıydı, nerede olursa olsun. Camın yanındaki masalardan birine oturup, dışarıdaki yağmuru seyredebileceği bir kahve olmalıydı, mutlaka. Şehri tanımıyordu, yabancıydı bu yağmur şehrine . Sokaklar, bulvarlar, evler, duraklar hep yabancıydı. Yabancı olmayan bir yağmur vardı. Yağmur ve yağmurun herşeyi. Asfaltın kenarından akan suyu atlayıp , adımlarının ıslak asfalttaki sesini dinleye dinleye yürüdü.