Gönderi

Çok geçmeden at kendisinden isteneni anladı, hafif bir rahvanla yürümeye başladı. Şimdi atın pofurdanmasından, nallarının yolda çıkardığı sesten başka bir şey işitilmiyordu. İnsan böyle bir atın üzerinde tek başına yola çıksa, giderken kendi kendine bir türkü mırıldansa herhalde çok hoş bir yolculuk olurdu. Yalnız yolculuk yapan insan gerçekleşmemiş düşlerini, geçip giden yıllarını, deli gönlün eski taşkınlıklarını anımsayıp neler neler mırıldanmazdı ki? Erişilmemiş nice istek insanın ruhunu tatlı bir kederle doldururdu. Oysa ne kederde bir çare vardı ne de geçmişi düşünmekte. Ruhun varlığını duyması, kendini tazelemesiydi bu.
Sayfa 103
·
17 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.