Gönderi

“Bekle! Hayır!” Aniden köklenen fren, lastiklerin çığlıkları ve sonrasında hükümdarlığı saniyeler süren mutlak sessizlik… O şömine ateşini izlemek, annesini kızdırdığında can dostunu sonuna kadar savunmak, üniversiteye başladığında yeni evine onu da almak… Ağlamak, gülmek, sadece bakışmak… Güvenmek… demek ki anıların “film şeridi gibi” gözünün önünden geçmesi yalnızca insanın kendi ölümünde yaşanmıyordu. Karanlıktan farın önüne atladığı kısa süre içerisinde belli olan ve saniyeler içinde yere yığılan silüetten ses çıkmadıkça onun da boğazından tek bir inilti, tek bir nefes geçemiyordu. Boşanan yaşlarıyla bulanmış görüşünün bile farkına varamayacak bir boşluktaydı. Dizlerinin üstüne yığıldı. Çarpma sesi duyulalı birkaç saniye olmuştu yalnızca. Birkaç saniye olmuştu evet, evren için. Onun içinse 13 yıl geçmişti. Zaman algısı evreninki ile eşleştiğinde nefes aldı. Gözünün önündeki çimlerden başını kaldırdı. Arabanın içinde yanan ışıklar tatlı uykusundan yeni uyanmış şoförü aydınlattı. Kulakları çınlatan sesizliği kontrolsüz derin nefesler deliyordu. Sonrasında çimenleri ezen ayak sesleri de onlara karıştı. Dizleri tekrar yer ile buluştuğunda ilkinden daha fazla acı veren asfalt zemin üzerindelerdi. Hali hazırda kızıllıklarla ıslanmış olan kürk, gözyaşlarıyla yeniden ıslanıyordu. Dostunu göremiyordu, gözyaşlarını silmeyi akıl etti. Arabanın tekrardan ışıklanan farlarında, kırmızı lekeli altın bukleler seçiliyordu. Yutkundu. Gözlerini birkaç kez açıp kapattı. Uykulu bir adam, nihayet arabadan inip yanına çöktüğünde onun yüzüne bakamıyordu. Hiç olmadığı kadar öfkeliydi. Ne var ki hüznü ve burukluğu öfkesini bastırıyordu. Bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama konuşma çabası sonuç vermedi. Elinin tersiyle gözlerini tekrar kuruladığında bir şey fark etti. Zaten koşturmakta olan kalbi daha da hızlandı. Kürk hareket ediyordu. Şaşkınlıkla ayağa fırladı; eller şakaklarında, derin bir nefes aldı. Sanki yıllar sonra ilk defa dilinden bir kelime döküldü: “Fındık?” Fındık nefes alıyordu. Yanındaki adamın anlamsız bakışlarını boşverip köpeğin yanıbaşına oturdu ve başını okşadı. Arkadaşı gözlerini zoraki açtığında göz göze geldiler, gülümsediler. Gözlerinin arasına altın rengi bir perde yeniden çekildiğinde tek umudu olan kürk inip kalkmayı durdurdu. Veda zamanı gelmişti. “Elveda Fındık.” Omzunda hissettiği elin sahibinin bitmek bilmeyen özür dilemelerini boğuk boğuk duyuyordu. O da ağlıyordu. Yine aynı boğuk ses köpeği taşımaya yardım edeceğini söylediğinde ayağa kalktı. Gözlerini en değerli altınından ayırmadan geri geri uzaklaştı.
·
16 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.