Gönderi

Göz bebeklerinin kontrolsüz hareketlerini hissedebiliyordu. Onları örttü. Zihninden birkaç dakikalık izin istedi. Fiziksel duyuları ancak bu “izin” dakikalarında etkinleşirdi. Başının ağrıdığının o ana farkında değildi mesela. Düşüncelerin, fikirlerin, isteklerin ard arda birer vagon gibi dizildiğini hayal ederdi. Zihninin kıvrımlarını oluşturan raylar üzerinde ok hızında ilerleyen uçsuz bucaksız bir tren… Bu öyle bir trendi ki hangi vagonların varlığını sürdürdüğünü her an bilmek imkansızdı. Bazen bir vagon yok olur bazen yepyeni devasa bir tanesi eklenirdi ama bunun farkına belki bir salise belki aylar sonra varılırdı. Öyle bir trendi, öyle hızlıydı ki kendi zihni içerisinde olmasına rağmen her şeyle etkileşimi, özellikle büyük bir efor sarf etmediği sürece, akar suya elini daldırdığında tek bir damla suyla etkileşimi kadar hızlı ve belirsizdi. İzin de aslında bir an için trenden atlamaktı. Bazen sakince herhangi bir istasyona geçmek de olabilirdi tabii ama çoğunlukla atlamak kadar kontrol dışı, tehlikeli, yorucu olurdu. Yalnızca birkaç dakika, trenin hızından kurtulur, karanlığın çayırlarında, bazen de müziğin rüzgarının içinde oturur ve o koca demir yığınının raylarda süzülüşünü izlerdi. Bir süre sonraysa farkına varmadan kendini tekrar vagondan vagona sıçrarken bulurdu. Zaman durdurulmuş gibi hareketsiz geçen birkaç dakika sonunda derin bir nefesle birlikte perdelerini çekti. Kaçmaya çalıştığı, göz ardı etmek için kendini oyalayıp durduğu “olay” sağ olsun dinlenememişti. Gözü seğirdi. Camdan dışarı, büyük şehrin ışıklarıyla olan savaşta şehit düşmüş yıldızlara ve yaralanmış, kanayan bulutlara baktı. İsteksizce eline defterini aldı. Komodinin üzerindeki kalemine uzandı. Mürekkebe bulanmış küçük metal top, kuru ve ince selüloz hamuruna kavuşmak üzereyken efendisi duraksadı. Bunları daha önce yazmış mıydı? Sayfaları karıştırdı. Evet, tamamen aynı iki kelime, birkaç kez, birkaç hafta arayla yazılmıştı.
·
7 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.