Zaten birçok Türk evinde böyle bir suskunluk vardı, geçmiş konuşulmazdı.
Sanki o korkunç olaylardan söz etmek, her şeyi yeniden başlatacakmış gibi...
Türkiye’de hemen her konuda, her kurumda sorunların çözülmesinden çok üstünün örtülmesine
öncelik verilmesi, acaba bu alışkanlığın sonucu ortaya çıkan bir durum muydu?
Bu memlekette, Kürt sorunundan yoksulluğa, hemen her meselede bir görmezden gelme, yok sayma
alışkanlığı vardı. Bir muhalif kişi bunlardan söz ederse, sanki sorunları o yaratmış gibi ona öfke
duyulurdu. Farklı düşünmek, çok zaman düşman kabul edilmenin nedeni olurdu.
Toplum olarak, sessiz bir sözleşmeyle susma kararı alınmış, yaşananlar genç kuşaklara
aktarılmamıştı. Bu iyi miydi, kötü müydü bilemiyorum. Hiç kimseye düşman olmadan yetiştirilmiştik.
Bu işin iyi tarafıydı ama bir de geçmişimiz konusundaki korkunç cehaletimiz vardı.