Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kur'an'da İlâhî Zaman
Zaman, yaratılmış bir varlık olarak kabul edilse bile fiziksel dünyada görün- meyen âleme ait olan varlıklar için farklı bir şekilde söz konusu olabilecektir. En son tahlilde zaman, izafî ve sübjektif olmakla, fiziksel dünya ile sınırlı kabul edilemez. Birinci bölümde bahsedildiği üzere şuur'un anladığı ve yaşadığı birçok farklı zaman türü vardır. Bu konudaki çalışmalar, son noktada olmadığı için son sözü söylemek çok zordur. Fakat bizim çalışmamız, Kur'an-ı Kerim'deki zaman ile sınırlı olduğu için, Kur'an'da verilen bilgiler ile yetinmemiz yerinde olacaktır. Öncelikle "Allah her şeyi ihata eden (kuşatan)dir ve herşeyi bilendir"53. Göklerin ve yerin sırrı54, mülkü55, orduları56, hazineleri57 sahibi Allah, Kur'an- ı Kerim'de belirli zamanlan ifade eden kelimeleri kendisi için kullandığı gibi, me- lekût âlemine ait diğer varlıklar için de kullanmıştır: "(Kur'an) yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından peyderpey indirilmiş- tir"58. "Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vadinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir"59. "Allah gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) si- zin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O'nun nezdine çıkar”60. "Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya (Allah katına) miktarı (dünya senesi ile) el- li bin yıl olan bir günde yükselip çıkar"61. 52 (2) Bakara/203. 53 (2) Bakara/268, (bkz. 19/94) 54 bkz. 11/123. 55 bkz. 9/116; 57/5; 48/14; 3/189; 24/42; 2/107, 116; 22/64; 30/36; 20/6. 56 bkz. 48/7. 57 bkz. 63/7. 58 (20) Tâhâ/4 59 (22) Hacc/47. 60 (32) Secde/5. 61 (70) Meâric/4. Kelam Araştırmaları 9:1 (2011) 349 _________________________________________________________________________________ _____________ Kur'an-ı Kerim, en çok "gün" kelimesi (475 defa) üzerinde durmaktadır ve mahiyetçe ve uzunlukça çok farklı olsa da, Allah nezdinde bir ilâhî gün'ün varlığın- dan bahsedilmektedir62. En azından şu söylenebilir: Allah katında bahsi edilen gün veya zaman dilimleri, tarihsel ve nesnel zaman'dan farklı olan bir zamanı ifade et- mektedir. Çünkü "yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zatı baki kalacak"63. "İbnü'l-Arabî ve diğer bazı mutasavvıflara göre dün, bugün, yarın gibi zaman sınırlamaları ancak değişken varlıklar için geçerli, dolayısıyla nisbî ve izafîdir. Mutlak ve değişmeyen ilâhî hüviyet (el-Hazretü'l- İlâhîyye) bakımından ise hiç bir şekilde zaman sınırlamalarından söz edilemez. O'nun hakkında ezelden ebede bütünüyle zaman tıpkı an gibi sınırsız, değişmez ve boyutsuzdur. İşte zamanın bu nitelikleri Hazret-i İlâhîyye'nin ezelden ebede doğru uzanan bütün zamanlardaki kesintisiz tecellîsidir. Böylece ân-ı dâim ezel, ebed ve hali birleştirmiş olur. el-Ânu'd-Dâim böylece Allah'ın ezel ve ebedî kaplayan zama- nüstü hüviyetini anlatır. Bu sebeple tasavvufta ân-ı dâime, dolayısıyla Cenâb-ı Hakk'a, Aslû'zzaman, veya sermed de denir"64. Fakat insanlar, artık dünyanın sonu olan kıyamet gerçekleşip de yeniden dirildikleri gün, ezelî ve ebedî Varlıkla daha doğrudan bir ilişki kurdukları için veya Allah'ın ayetlerinde belirttiği gibi ebedî bir âleme adım attıkları için zamanı farklı algılamaya başlayacaklardır. “Allah'ın onları sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını zanneder vazıyette yeniden diriltilip toplanacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar"65. "Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuş- luk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar"66. "Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Kıyametin kopması ise, göz açıp ka- pama gibi veya daha az zamandan ibarettir. Şüphesiz, Allah herşeye kadirdir"67. Aslında Allah'a göre çok kolay olan kıyametin de belli bir zamanı vardır. Fa- kat kıyametin koptuğunu tam olarak idrak edecek olan da Yüce Allah'tır. Yani kı- yamet de kâinatın yaratılmasının sadece Allah'ın idraki ve yaratmasıyla olması gibi olacaktır. Kâinatın ilk ve son anını Allah idrak edecektir. Biz insanlar ise, ebedî olanla ilişkide olduğumuz zamanın ölçümünü asla tam olarak yapamayız. Kur'an-ı Kerim'de buna sık sık değinilmiştir. "Sana kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Deki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O, göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana 62 (22) Hacc/47. 63 (55) Rahman/27. 64 Uludağ, Süleyman, Ân-ı Dâim maddesi, İslâm Ansiklopedisi, C. 3, s. 101. 65 (10) Yunus/45. 66 (79) Nazîat/46. 67 (16)Nahl/77. 350 Ayşe Ünal ÇİL _________________________________________________________________________________ _____________ soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah'ın katındadır; ama insanların çoğu bil- mezler"68. "Sura üflendiği günde hükümranlık O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir. Ve O, hikmet sahibidir, herşeyden haberdardır"69. "Allah sizi çağıracağı gün, kendisine hamdederek çağrısına uyarsınız ve di- rilmeden (önceki halinizde) çok az kaldığınızı sanırsınız"70. Ashab-ı Kehf kıssası, insanların yeniden diriltileceklerine dair bir ibret olma yanında, ilgili ayetlerde çok vurgulanan diğer bir konu da mümin gençlerin ne kadar zaman uyuduklarıdır. Kehf Suresi (18)'nin 12. ayetinde şöyle buyurulmaktadır. "Sonra da iki gruptan (Ashab-ı Kehf ile hasımlarından) hangisinin kaldıkları müddeti daha iyi hesap edeceğini görelim diye onları uyandırdık". "Böylece biz, aralarında birbirlerine sormaları için onları uyandırdık: içlerin- den biri: "Ne kadar kaldınız?" dedi. (Kimi) "Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık" dediler; (kimi de) şöyle dediler: "Rabbimiz kaldığımız müddeti daha iyi bilir..."71. "Onlar mağaralarında üç yüzyıl ve buna ilaveten dokuz yıl kalmışlardır. Deki: Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gizli bilgisi O'na aittir. O'nun görmesi de, işitmesi de şâyan-ı hayrettir. Onların (göklerin ve yerde olanların), O'ndan başka bir yöneticisi yoktur. O, kendi hükümdarlığına kimseyi ortak edemez"72. Demek ki bizim yaşadığımız zamanı, bizden daha iyi ölçen biri vardır ki, O'da Allah'tır. Allah katında dünya hayatı kısa bir süredir. Fakat bize göre az ve kısa değildir. "Kıyamet koptuğu gün; günahkârlar (dünyada) ancak pek kısa bir süre kaldık- larına yemin ederler. İşte onlar (dünyada da) haktan böyle döndürülüyorlardı. Kendi- lerine ilim verilenler şöyle derler: "Andolsun ki, siz, Allah'ın yazısında (hükmedildi- ğiniz gibi) yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bugün yeniden dirilme gü- nü'dür; fakat siz onu tanımıyordunuz"73. "Allah inkarcılara: "yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar. "Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte sayanlara sor" derler. Allah ise şöyle buyurur. Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!"74. "Şu insanlar çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar"75. 68 (7) A'raf/187, (bkz. 27/65; 31/34; 33/63). 69 (6) En'am/73; (bkz. 100/9-11; 78/17-40. 70 (17)İsra/52. 71 (18) Kehf/19. 72 (18)Kehf/25-26. 73 (30) Rûm/55-56. 74 (23) Müminun/112-113; (bkz. 46/35).
··
1 artı 1'leme
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.