Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

239 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Kendime Notlar (inceleme değil)
Jerzy Kosinski’nin dikkatimi çeken hayatı: 1933’te Polonya’da doğdu, altı yaşında, ikinci Dünya Savaşı nedeniyle evinden ayrılmak zorunda kaldı. Dokuz yaşındayken köylülerle yapılan bir çatışmada konuşma yeteneğini yitiren Kosinski beş yılı aşkın bir süre hiç konuşamadı. Savaş sonunda anne ve babasıyla bir araya gelen Kosinski, sakat çocukların gittiği bir okula yerleştirildi. Tatile gittiğinde, bu kez bir kayak kazası sonucunda konuşma yeteneğine kavuştu. Kayak Öğretmenliğinden sosyal danışmanlığa kadar pek çok işte çalıştı, hep gezdi. Kendisini, Uydurma bir Amerikan Vakfı’nın çağrılısı göstererek resmi pasaport alan Kosinski 1957 yılında New York’a gitti. Kamyon şoförü olarak Amerika’nın her tarafını dolaşan Kosinski, otopark bekçiliği, sinema projeksiyoncıluğu, portre fotoğrafçılığı, limuzin ve yarış arabası sürücülüğü yaptı. Bu arada İngilizcesini o kadar ilerletti ki Ford vakfı bursu almakta fazla zorlanmadı. İki yıl sonra ilk belgesellerini yazıyordu. Yayımlandığında best seller listelerine giren iki kitabı Boyalı Kuş ve Adımlar, onun sağlam bir yazarlık kariyerinin başladığını haber veriyordu. Sefalet bitmek üzereydi, ihtişamın da eşiğindeydi. Kosinski bir çelik zenginin dul eşi Mary Weir ile evlendi. O yıllarda ağır sanayi dünyasında büyük işadamları ve yüksek sosyete arasında yaşadı. Özel uçakları, yatları, evleri vardı. Yaşadığı hayat ancak romanlarda yaratıbilen bir dünyaydı. Kosinski şöyle diyordu:“ Evliliğim sırasında aklımda hep Stendhal ile F. Scott Fitzgerald’ın, yani kafalarını zenginliği takmış olup da kendilerinde para olmayan yazarların, bu hayatı denemeye hakları olduğu vardı. Önceleri bununla ilgili bir roman yazmaya karar verdim; servetin boyutlarını, gücün ne demek olduğunu, beni kuşatan yüksek sosyeteyi anlatan bir şey. Çok yakın geçmişime kadar beni kuşatan dehşetten, yoksulluktan ve yoksunluktan uzak bir şey. Ama evliyken o dünyanın o kadar parçası olmuştum ki duygularımın özünü, içinden çekip alamazdım. Bu nedenle ilk romanımı savaş sırasında evsiz barksız kalmış bir çocuk hakkında yazmaya karar verdim: Bir zamanlar benim yaşadığım ve milyonlarca başka insanla paylaştığım serüvenlerdi bunlar. ‘Boyalı Kuş’ böyle doğdu.” Gezme alışkanlığını hiç bırakmadı. Hep hareket halinde oldu, yazdı. Paris’ten Beverly Hills’e, Roman Polanski ile karısı Sharen Tate’in evine gelirken Los Angeles aktarmasını kaçıran Kosinski, o akşam Charles Manson çetesinin, o evde beş kişiyi öldürdüğünü sonradan öğrendi. Aralarında yakın dostları da vardı. Romancı ve senaryocu olarak “Bir Yerde” adlı yapıtını beyazperdeye uyarlayan Kosinski, bu çalışmasıyla yılın En İyi Senaryosu Ödülü’nü almıştı. Televizyonda ve basında sık sık adı geçen, söyleşiler yapan yazı yazan Kosinski kimi zaman kılık değiştirip dolaşırdı. Bir romanını yaklaşık üç yılda yazan Kosinski için bir eleştirmen şöyle demişti:“Romanlarını o kadar seyrek yazıyor ki sanki bir kelimesi ona bin dolara patlıyor, bir sözü yanlış kullanırsa da hayatına patlıyor.” Eşinin dediğine göre son zamanlarda “Çalışamıyorum, yazamıyorum“ diyormuş. Hayatına bu mu patladı acaba? Zira 3 Mayıs 1991 günü eşi Katerina onu banyoda başına geçirilmiş plastik torbayla ölü buldu. Romanlarındaki şiddet ve korku ölümüne de egemen olmuş, kahramanları gibi değişik bir ölüm yöntemi seçmişti. Kosinski yaşadıklarını yazan, yazdıklarını yaşayan bir yazardı. İnsanın acımasız, saldırgan, kötü yanlarını serinkanlılıkla gözledi şiddetin şiirini yazdı. Artık yazamayacağını anladığında ise, hep kolkola yaşadığı ölümle bütünleşti.
Boyalı Kuş
Boyalı KuşJerzy Kosinski · E Yayınları · 19914,586 okunma
·
52 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.