fabricate = (1) uydurmak (= make up) (2) (raf vb) monte etmek (= put up)
facilitate = kolaylaştırmak
fade = (1) solmak (2) solgun
failure = başarısızlık
faint = (1) bayılmak (= pass out) (2) solgun (ses, renk vb)
fairly = oldukça (= quite, rather)
falsify = (1) hesaplar üzerinde oynamak (2) sahtekarlık yapmak (= fake)
familiar (with) = aşina, tanıdık
famine = kıtlık
famish = aç kalmak, açlıktan ölmek (= starve)
fare = (otobüs, uçak vb için) fiyat
fatal = ölümcül ***fatally injured = ağır yaralı, ölümcül yarası olan
favourable = olumlu, yapıcı (= positive, constructive) (2) uğurlu (=auspicious)
fearful for = --- için korkan/endişelenen
fertilize = (toprağı vb) verimli hale getirmek, verimli kılmak
fetch = gidip getirmek
fiancé = (erkek) nişanlı
fiancée = (kız) nişanlı
field trip = kır gezisi, arazi gezisi
fierce = (1) şiddetli, kıyasıya, çetin (rekabet vb) (2) azgın, azmış (köpek vb)
figure = (1) şekil, figür (2) rakam, sayı (3) figure out = anlamak (= make out)
filthy = (1) pis, kirli (2) dayanıksız, sağlam olmayan
finance = finanse etmek, paraca desteklemek
fine = (1) ince ince/küçük doğranmış (et, patates vb) (2) iyi, güzel (3) para cezası
firework = havai fişek
fit = (1) sağlıklı, zinde, sıhhati yerinde (= robust, healthy) (2) (bir kıyafetin şıklık
bakımından değil de bedene oturması anlamında) yakışmak (3) sara nöbeti (=seizure)
flatmate = ev arkadaşı
flattery = birine yağ çekme
flee = kaçmak (= escape)
fleece = koyun postu (yünlü) *** hide = yünsüz post
flight = (1) uçuş (2) uçak (= airplane = aeroplane)
flow = (nehir vb için) akmak *** overflow = taşmak
fluctuate = dalgalanmak, istikrarlı gitmemek, bir artmak bir azalmak
fluctuate = dalgalanmak
focus on = odaklanmak, yoğunlaşmak (= concentrate on, centre on)
fold = (1) katlamak, kıvırmak, bükmek (2) bir şeyin --- katı, --- misli (twofold,
tenfold = iki katı/misli, on katı/misli)
force = zorlamak
forceful = (1) güçlü, zorlu (2) etkili, ikna edici
forecast = önceden tahmin etmek (= predict)
forge = taklidini yapmak, sahtesini çıkarmak
forgery = sahtekarlık (= counterfeit, fake)
forgery = sahtekarlık, kalpazanlık
former = önceki (iki şeyden bahsederken ilk söylenen kişi veya şey)
formerly = evvelki, önceki
formulate = formülleştirmek, formüle dökmek
forthcoming = yakınlaşmakta olan, gelmekte olan ( Christmas vb.)
fortify = takviye etmek, sağlamlaştırmak, kuvvetlendirmek (= strengthen,
enrich)
fracture = kırılmak, çatlamak ( kemik, kolon vb)
frail = zayıf, cılız (= feeble)
frame = çerçeve
freed = serbest kalmış, özgür (= at liberty, at large)
fulfil = (görev, sorumluluk vb) yerine getirmek, icra etmek (= carry out)
fundamental = esas, temel, zorunlu (= essential)
funeral = cenaze töreni
fussy = aşırı titiz (= fastidious, meticulous, diligent)
fuzzy = tüylü