Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Son birkaç aydır nasıl okudum bilmiyorum. Hikâye ağırlıklı bir okumaydı kendimi kaptırdığım. Üst üste devirdiğim hikayeler zaten dönen başımı daha bir döndürdü. Kelimeler, cümleler, paragraflar...daralıp genişleyen sayfalar ve kitaplar. Binlerce sayfa nasıl onlarca cilde sığıyor? Ya binlerce kitap bir kütüphaneye? Tüm sayıları istiab eden bir sayı varmış: "Bir"... Tüm kitaplar tek bir kitabı anlamak için miydi? Tüm kitapları okuyamayacağına göre ne okumalı insan? Okumalarım genişledikçe ben daralıyorum, bambaşka bir dünya genişliyor içimde. "Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten" Okumak özgürlüktür deyip soluksuz okuyordum ama bu defa okumanın esiri olmuştum. İnsan özgür olamıyor işte! Özgürlük dediğim yanlış anlaşılmasın, dünyadan, içine sıkıştığım dünyadan, daha doğrusu vehimlerle örülü kendi dünyamdan kurtulmak istiyordum. Başıboş düşüncelere esir olacağıma, bilmediğim yollarda kaybolmayı tercih ettim bir nevi. Başıboş olan ben olmalıydım, deli taklidi yapmalıydım yoksa gerçekten delirecektim. Delirmeyi istemedim değil, tüm sorumlulukları bir kenara bırakmak! Düşüncesi bile insanı nasıl cezbediyor. Eskilerin tabiri ile mecânin-i kütüb, yani kitap delilerinden olmak değil kastettiğim. Kitaplara dahi istiğna ile bakan tam bir delilik. Kitap zamanın dışına çıkma yolu gibi görünmüştü bana: sabrı zamana yaymanın mümkün olmadığını anlamak için zamana sabretmem gerekiyormuş. Bekliyorum ama neyi? İçimde bir aşağı bir yukarı dönen bir kum saati zaman. Neden katılamıyorum zamanın yürüyüşüne? Neden çıkamıyorum zamandan öte bir yola? Hızırsız bir yolculuk mu, huzursuz bir yolculuk mu bahtıma düşen? Hızırla Kırk Saat'e dayanmak mümkün değil benim için, huzurla geçirebileceğim bir saatim olsaydı...
··
1 artı 1'leme
·
227 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.