Benim çocukluğuma dair tek suret var Handân
O suret şimdi ben değilmişim gibi bakmıyorum göğe
"İnnâlillahi ve innâ ilehyi raciûn" demeyi öğrendim
Yere bakıyorum; toprağa...
Gökyüzü nasıl rücû eder toprağa
Anlamaya çalışıyorum
Anladıkça kanıyorum idrâk edemediğim yerlerden
Yerinde yüzü varsa niye gökyüzüne bakmalıyım diye anlamsız sorular soruyorum
Meğerse aslolan yeryüzüymüş Handân
Gökyüzü bir ayna...
Âh be Handân!
Nasıl anlatayım sana
Her geliş bir dönüşün habercisiyken nasıl anlatayım
Dönüş diyorum Handân
İnsan geldiği gibi gidemiyor
Dönüşüyor
Bazen vahşi oluyor bazen Hazret...
Her şey aslına rücû ederken dönüşmeden olmuyor dönüş
Bende dönüştüm Handân
İçimdeki vahşi Hamza'yı arıyor sadece
Çıkartsam şunun ciğerini de çiğnesem çiğnesem Hazret olsam diyorum
Sonra çocukluğumdaki suretim geliyor aklıma
Hamza gibi tertemiz
Göğe bakıyorum
Ve yeryüzünde Vahşi oluyorum
Hamza'yı öldürmedim biliyorum
Ama öldürsem de Vahşi olamam onu da biliyorum
Hazret olamam lakin hasret hep benim Handân
Aslını özleyen ve dönüşemeyen ruh benim
İnnâlillahi ve innâ ileyhi raciûn...
Ne Hamza olabildim ne Vahşi ne de Hazret...
GUSSANÂK