Gönderi

Gerçekten de felsefeyi, yani farklı felsefelerin bütününü, her devirde, teorik bir savaş alanı olarak tasarlamak lazımdır. Bu alanda (kendi felsefesinin tüm diğerlerini silahsızlandıracak zaferi sayesinde) eleştirel felsefenin "ebedî barış"ının hüküm sürmesini sağlamak isteyen Kant da, kendinden önceki felsefeye, yani "metafiziğe" (ifade onun) "savaş alanı"(Kampfplatz) diyordu. Şu da ilave edilmeli: eski çarpışmaların siperleriyle delik deşik, işgal edilmiş, terk edilmiş, tekrar işgal edilmiş istihkamlarla dolu, boğuşmaların özellikle şiddetli geçtiği yerlerin adlarıyla damgalanmış ve her an geçmişten yeniden doğup gelerek ilerleyen yeni güçleri de saflarına katacak yeni taburların insafına kalmış, engebeli bir alan... Şu da: yine de içinde, her belli dönem için, ikincil cephelerin yanı sıra, etrafında bu ikincil cepheler gibi tüm karşıt güçlerin de kümelenip kutuplaştığı bir ana cephenin seçilebildiği bir alan. Şu da: çarpışmaların ilk tarih felsefesinden beri devam ettiği, yeni geçici adlar altında hep aynı muharebenin, idealizm materyalizm kavgasının, sürüp gittiği bir alan...
Sayfa 224
·
121 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.