Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Keşke ölmek isteyen bir tek kendisi olsa
"Kendi kendisiyle gurur duyma zamanıydı, şimdi yaptığı şeyi yapabildiği, en sonunda cesaretini toplayıp bu yaşama veda edebildiği için." Gururu yaşamdan değil ölümden yana duymamamız tuhaf geliyor ama o hisleri yaşadığımda ben de kendimle gurur duymuştum ve "Acınası olanlar biz değiliz asıl yaşayanlar tamam mı? Neyin acınası ya da aciz olduğunu gayet iyi biliyorum. Bu hayata gelip kısır döngüler oluşturup gidenler var ama bu döngüleri yıkmak isteyenler yok. Ayrıca insanlık ve yaşam anlayışı o kadar seviyesiz ve basit ki insan çoğunluğa benzemekten korkuyor. Biliyor musun ölüm korkusu bunun yanında hiç kalır. Nefret ettiğim insanlara dönüşme korkusu ya da manevi değerlerimin zedelenmesinin hissettirecekleri ölüme sinek ısırığı gözüyle bakmamı sağlıyor. Ve ölmek için geldiğimiz bu Dünyada yaşamak için gösterilen çaba, ölmek için gösterilen çabadan nasıl daha anormal geliyor ki? Ayrıca ben kendimi kandırmayı bilmem, gerçek ya da gerçekçi olmayanlara anlam yüklemeyi de bilmiyorum, istersem harika yaşıyor gibi rol yaparım ama hissettiklerimi yansıtmayı seviyorum bu ölümü istemek olsa bile. Kendi özüme göre yaşama cesaretim varken toplumun içinde yaşama isteğim yok. O kadar yanlışlar ki, çoğu zaman kendimi ve doğruluğu sorgulamama neden oluyorlar. Kabullenemiyorum ve kabullenmek istemiyorum. Kabullenişler iyi güzel ama bu insanlığımı öldürecek. Onun yerine benim ölmem daha mantıklı." gibi şeyler demiştim birine Veronika'dan çok daha beter tükenip pes ettiğimde. Pişman mıyım hayır ama o sondu. Kitabın sonundaki aydınlanma olayı bende de olmuşken o'na yeltenip huzuruna çıkacağım vakit başımın eğik olmasının haklı sebeplerini kaybettim. Gereksiz ve bile isteye böyle büyük bir suça giremem. Hiçbir zaman da girmek istememiştim ama olan berbat şeyler sürerken ortak oluyor gibi hissediyordum ve ülkecek ya da dışındakiler olsun yaşananlar ne normallik ne de insanlık barındırıyor. Bunları geçtim ortada gerçek din veya gerçek ahlâk bile yok. Saçma sapan ve tiksindirici olaylara bunların yakıştırılması ayrı ve müsade edilmesi apayrı. Ağaçtan bir yaprak sert koparıldığında bile sinirlerim bozulur. "Ağzı yok diye hücresi de mi yok, hissi var gerizekalı!" gibi şeyler derim içimden veya dışımdan. Ki daha yaşıtlarımın intiharı veya hem cinslerimin öldürülmesi, şiddetler, hayvan ve bitki katliamları vs. nasıl dayanıyorsunuz? O ağaca gidip "Senden daha az nörona sahip olduğu için böyle davrandı kusura bakma. Var ya bir daha geçerse fırtına çıkmış gibi dallarınla onu pataklamanı isterdim ama akıllanmazlar." deyip ince dalını seviyorum. Ama o insanlar veya canlılar için geç ya da yetersiz kalıyorum. Daha kaçına geç ve yetersiz kalacağız? Başkalarının olana neyse (diyecek seviyeye getirdiler) de insan bizim/bizden olana bunları nasıl sindirecek mideye sahip olabilir? Nadiren de olsa güzel insanlar, hayvanlar, bitkiler, kitaplar, asil geçmişimiz vs. olmasa zerre yaşanılacak toplum değilsiniz. Geçmişteki insanlarımıza zerre vefanız olsaydı böyle şeyler yaşatırken 3 kez düşünürdünüz ama bu da yok. İstanbul'un fethinden sonra kahine denk gelip öğrendiklerinden sonra bir avuç toprağı satanı nasıl lanetlediyse ben de satanla birlikte göz yumanları da lanetliyorum. Değerini bilmediğiniz bu topraklar kanla sulanarak alındı ve en son sizin gözyaşlarınızla sulanarak verilecek. Size Allah bile acımasın ve o bile bağışlamasın sizi...
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.