Köyde yılın yedi ayında damda yatılır. Annem okur yazar değildi ama geniş bir antik halk bilgisine sahipti. Damda, text denilen, adeta oda büyüklüğünde karyolalarda yatardık. Babam olmadığı için, ben ablam ve benden küçük üç kardeşimle birlikte yatardık. Taht o kadar büyüktü ki, hepimizin birlikte yatmamıza yeter, üstelik gerektiğinde kullanılsın diye bir de beşik yeri bulunurdu. Biz annemizin koynuna, bir kuluçkanın yavruları gibi sığınırdık. Annem hem bizi sever, okşar, hem de bir taraftan küçük küçük masallar anlatır, bir taraftan da gökteki yıldızları tanıtırdı.
O yıldızların hareketinde aşk vardı, akreplere karşı efsun vardı, meyvelerin olgunlaşma zamanı vardı... Hele, gece yolunu kaybedenlerin kutup yıldızına bakıp nasıl yollarını bulacaklarını öğrenmek oldukça heyecan vermişti bana. Yıldız ve takım yıldızlarının adları vardı. Mesela, Büyük Ayı’nın adı Terme Mence (Merih yıldızının cenazesi); bu takım yıldızının son yıldızı kutup yıldızının adı Stera Xura’ydı. Terme Adem, yani Küçük Ayı’nın sağ köşesindeki büyük yıldızın yanındaki o küçük yıldızı görüp şu duayı okuduğunda muradına varırdın: “Terme Adem, siware bi rim, ez mirade xwe ji te dixwazîm!” (Adem’in mızraklı cenazesi, muradımı senden istiyorum.)