Gönderi

Maalesef
“Maalesef,” diye başladı söze. Maalesef beyaz bir kâğıdın tam ortasına damlayan kocaman mürekkep lekesi gibi düştü içime. Sanki iki mememin ortasında bir yer, içine sıcak su dökülmüş çay bardağı gibi patladı, kırıkları ciğerlerime battı sanki. İlk defa yüzüne baktım, sağ yanağında sanki daha dün akşam çaydanlık devrilmiş de haşlanmış gibi büyükçe bir doğum lekesi vardı. Bir kez daha acıdım zavallıya. Şu tipe bak! Ben ölüyorum ama doktor bey, istesem yuvalar dağıtacak, hanlar, hamamlar yedirtecek kadar güzel bir kadınım en azından. Yazık sana! “Maalesef, kanser çok ciddi ve tehlikeli bir hastalıktır. Ancak, inanın elimizden geleni yaparak, birlikte bunu atlatmaya çalışacağız.” Bu da, “Acılar içinde öleceksin ama bu acının tadını doya doya çıkarabilesin diye ömrünü uzatabildiğimiz kadar uzatacağız,”demek. Ve eminim Doktor Lekeliyüz, sen bu cümleyi kelimelerin sırasını bile değiştirmeden kim bilir kaç ölüye, kim bilir kaç kez söylemişsindir. Üstelik de tüm cümleleri, “biz” diye kurarak yapmışsındır bunu her seferinde, aynı esnafça yüzle. Sanki beraber ölüyormuşuz gibi.
·
16 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.