Gönderi

Güzellik ve basitlik hâlâ vardı, ama bu, matematiğin güzelliği ve basitliği değil; yaklaşık olarak yaşayan, belirsizlikler ortasında rahatça hareket eden sıradan insanların hayatlarındaki güzellik ve basitlikti. Dünyanın ya da dilin tek bir içsel biçimi yoktu. Dil, dünyaya alkışlamaktan küfür etmeye kadar birçok biçimde tutunmaktaydı. Gizli bir özü yoktu, farklılıklardan oluşan bir Babil kulesiydi dil. Habsburg İmparatorluğu da Almanlar, Slovaklar, Rumenler, Slovenler, Sırplar, Transilvanya Saksonları, Hırvatlar, Çekler, Polonyalılar, İtalyanIar, Macarlar ve diğerlerinden oluşan yönetilemez bir melange'idi. Felsefe bu farklılıklardan nefret ediyor, İmparator Franz Josef gibi örsle dövüp hepsinden bir birlik çıkarmaya çaba harcıyordu. Felsefe, yaşamayan ve yaşatmayan bir terörizm biçimiydi. Kadın-erkek, bütün insanlardan imkânsız bir anlık talep ediyor, dilinin cazibesiyle büyülenenleri deliliğe ve çaresizliğe sürüklüyordu. Öte yandan, evlerindeki ve kiralık dairelerindeki insanlar birbirlerine küfür edip söz veriyor, ağlayıp sevişiyor, mutlaklıklar olmadan da kıt kanaat geçinip gidiyorlardı. Nihai güzellik buydu, matematik değil. Altında hiçbir şey yoktu; neyse oydu.
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.