Kitabı seve seve okudum. Yazarın da okuduğum üçüncü kitabı oldu. Eşkıyaların evlerini basarak ebeveynlerinin vahşice öldürüldüğü Kuyucaklı Yusuf'un hikayesini okuyoruz. O vahşi olaydan sonra yetim kalan küçük Yusuf Kaymakam Selahattin Bey'in himayesi altına girmiş, bir süre sonra da yabancısı olduğu Edremit'e gelmiştir. Yine hikayenin tamamını burada anlatmayacağım. Henüz okumayan arkadaşların merakı kaçsın istemem. Hikaye Anadolu halkının, o halkın ayaktakımı ve eşraf kesimlerinin içine giriyor. Anadolu'da yaşayan kızların tek amacının evlenmek olduğunun, oradaki kızlara mal gözüyle bakıldığının, eşraftaki insanların nasıl kinci ve bayağı olduğunun, memuriyet adı altında çalışıp sadece oturduğu yerde hiçbir şey yapmayarak 8-10 saat geçiren, üst kademelerin de ne yolsuzluklar içinde olduğunun üstünde duruyor. Zaten Anadolu'nun en büyük "sorunu" da bu olmuştur. Veya zamanında Anadolu'daki eğitimin hiç gelişememesinin bir "sonucu" olmuştur denebilir. Kitabın ana karakteri olan Yusuf'a gelecek olursak. Kendimi onunla çok yakın bulduğumu söyleyebilirim. Başlangıçta Yusuf'un İnce Memed gibi dağa çıkıp ebeveynlerini öldürenlerin peşine düşecek sanmıştım ama öyle olmadı. Ve bu olayın ucu açık kaldı. Kitap Yusuf'un iç dünyasını da güzel bir şekilde gösterip hissettiriyor bize. Edremit'e geldikten sonra kendini oraya yabancı hissetmesi, hayatta bir amacının olmadığını düşünüp hep içine kapalı sessiz birisi olması beni ona yaklaştıran ve empati kurmamı sağlayan etkenlerden birkaçıydı. Kısaca Muazzez'e de değinmek gerekirse, o da sadece çevresinin kurbanıdır. Annesinin sürekli komşularına gidip eğlence düzenlemesi zamanla onu Yusuf'tan soğutup onu da bu kötü yola sokmuştur. Değinilmeyen başka ne kaldı bilmiyorum ama aklıma gelenler bu kadar. Kitabı herkese öneririm, iyi okumalar.

Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021174,6bin okunma

·

33 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Kadir Enes Gökçe