KUVÂYİ MİLLİYE DESTANIGenco Erkal'ın sesiyle kitabı okumak etkileyiciliğini kat be kat arttırdı, müzikal desteği ve diğer okuyucular mükemmel bir tat bıraktılar damağımda. Nazım Hikmet'in inceliğini yine Fazıl Say'ın oratoryosundan tanımıştım, o zariflik bu kitapla yine pekişti içimde. Ayrıca Muammer Sun'un "Sevda Çiçeği" müziği bir o kadar yakışıyor kitapla.
İyi okumalar.
1. BAP, KARAYILAN'IN HİKAYESİ
«Karayılan der ki : Harbe oturak,
Kilis yollarından kelle getirek,
nerde düşman varsa orda bitirek,
vurun ha yiğitler namus günüdür...»
2. BAP, 1919 İSTANBUL'UN HÂLİ VE ERZURUM VE SİVAS KONGRELERİ VE
KAMBUR KERİM'İN HİKAYESİ
«Ey bin kocadan arta kalan bilmem neyi bakir» Tevfik Fikret, 'Sis', İstanbul'un devrini tasvir eden bir mısrası.
"Erzurum'da yaz gelip de bastı mıydı sıcaklar.
Erzurum'un düzdür, topraktır damı.
Erzurum güzelleri giyer, balam,
incecik ak yünden ehramı.
Yürek boynun büker, balam,
Erzurumlu türkülere.
Halim selimdir Erzurum'un adamı
ve lâkin dönmesin gözü bir kere!..."
Sivas, mandayı kabul etmedi fakat,
«Hey gidi deli gönlüm,»
dedi,
«Akıllı, mutlu, sabırlı deli gönlüm,
ya İSTİKLÂL, ya ölüm!»
"Usta, ovdu Kerim'i bayıltıncaya kadar.
Sonra, zifte koydu bu kırılmış dal gibi çocuk gövdesini.
Yirmi gün geçti aradan.
Ve sonra bir ikindi vakti ziftin içinden
Kerim'i kambur çıkardılar."
3. BAP, YIL 1920
VE
ARHAVELİ İSMAİL'İN HİKAYESİ
"Ruhumuz fırtınalı, etimiz mütehammil.
Sevgisiz ve ihtirassız çıplak devler değil,
inanılmaz zaafları, korkunç kuvvetleriyle,
silâhları ve beygirleriyle insanlardı dayanan"
"Yüz kerte birden atlayıp rüzgâr
bir anda bütün ipleri bıçakla kesilmiş gibi
düştü.
İsmail beklemiyordu bunu.
Dalgalar bir müddet daha
yuvarlandılar teknenin altında
sonra deniz dümdüz
ve simsiyah
durdu.
İsmail şaşırıp bıraktı kürekleri.
Ne korkunçtur düşmek kavganın haricine.
Bir ürperme geldi İsmail'in içine.
Ve bir balık gibi ürkerek,
bir sandal
bir çift kürek
ve durgun
ölü bir deniz şeklinde gördü yalnızlığı"
4. BAP, NURETTİN EŞFAK'IN BİR MEKTUBU
VE
BİR ŞİİRİ
"Fakat, Ankara'da çocuklara ders vermek,
bozkırda ateş hattına girmek
haksız ve hazin
bir iş bölümü.
Öyle günlerde yaşıyoruz ki
ben bir iş yapabildim diyebilmek için:
hep alnının ortasında duyacaksın ölümü"
5. BAP, 920'NİN 16 MARTI
VE
MANASTIRLI HAMDİ EFENDİ
VE
REŞADİYELİ VELİ OĞLU MEMET'İN
HİKAYESİ
"karakolun karşısında
bırakmadım elimden silâhı,
yere serdim iki İngiliz'i.
Senin ırzınıkurtardım İstanbul'um,
Sana can feda çakır gözlü gülüm.
Üçümüzü uykuda kesti kâfir,
kurşuna dizdi ikimizi.
Şimdi üçümüz:
Abdullah ve Osman ve Abdülkadir,
taşları yan yana yatar Eyüp'te.
Arama, bulamazsın ikimizin kabrini,
belki maşrıkta, belki mağripte,
biz de bilmeyiz yerini.
Uykuda kestiler üçümüzü,
kurşuna dizdiler ikimizi,
Ahmet oğlu Nasuh arkadaşımın adı,
Reşadiyeli Veli oğlu Memet benimkisi.
Bir de altıncımız var,
kara kaytan bıyıklı bir şehit,
son mekânı şöyle dursun,
adını da bilen yok...»"
6. BAP, MUHAREBELER
VE
DÜŞMAN ELİNDE KALANLAR
VE
KARTALLI KAZIM’IN HİKAYESİ
"Melhame-i Kübra"
"ya insanda yürek dediğin taştan olacak,
yahut da dehşetli namuslu olacak yüreğin.
Kâzım'ınki taştan değildi çok şükür,
fakat namuslu.
Ne malűm? dersen:
Dövüştü pir aşkına,
yaralandı birkaç kere
ve saire.
Ve kavga bittiği zaman
ne çiftlik sahibi oldu ne apartıman.
Kavgadan önce Kartal'da bahçıvandı,
kavgadan sonra Kartal'da bahçıvan."
7. BAP
922 AĞUSTOS AYI
VE
KADINLARIMIZ
VE
6 AĞUSTOS EMRİ
VE
BİR ÂLETLE BİR İNSANIN HİKÂYESİ
"Süleymaniyeli şoför Ahmet
soyun...
Soyundu.
Ceket, külot, pantol, don, gömlek ve kalpak
ve kırmızı kuşak,
Ahmet'i postallarının üstünden çırılçıplak
bırakarak
dış lastiğin içine girdiler,
şişirdiler.
Bu şarkı nihaventtir.
Deniz kıyısında bir şehir...
Beyaz başörtüsü...
Saatta elli yapıyoruz...
Dayan ömrümün törpüsü,
dayan da dağlar anadan doğma görsün şoför Ahmet'i,
dayan arslan...
Hiçbir zaman
böyle merhametli bir ümitle sevmedi
hiçbir insan
hiçbir âleti….."
8. BAP, 26 AĞUSTOS GECESİNDE SAATLAR
İKİ OTUZDAN BEŞ OTUZA KADAR
VE
İZMİR RIHTIMINDAN AKDENİZ'E BAKAN NEFER
"Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlıyacaktı."
"Sekizinci
İbrahim
korkmayacaktı bu kadar
bembeyaz dişleri böyle tıkırdayıp
böyle birbirine vurmasalar.
Ve izmirli Ali Onbaşı biliyordu ki :
tavşan korktuğu için kaçmaz
kaçtığı için korkar."
" Bizim İstiklâl Marşı'nda aksıyan bir taraf var,
bilmem ki, nasıl anlatsam,
Akif, inanmış adam,
Fakat onun, ben,
inandıklarının hepsine inanmıyorum.
Meselâ, bakın:
«Gelecektir sana vadettiği günler Hakkın.»
Hayır,
gelecek günler için
gökten âyet inmedi bize.
Onu biz, kendimiz
vadettik kendimize.
Bir şarkı istiyorum
zaferden sonrasına dair."
"Yaralı bir düşman ölüsüne takıldı Nureddin Eşfak'ın
[ayağı.
Nureddin dedi ki: «Teselyalı Çoban Mihail,»
Nureddin dedi ki: «Seni biz değil,
buraya gönderenler öldürdü seni...»"
"onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar,
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
kitabımızda yalnız onların maceraları vardır..."
"Cennet, ebedî bir istirahattır.
Ve yenilseler de, yenseler de âdâyı,
meydânı gazadan o kendi elleriyle verecektir
Cenabı rabbülâlemîne şühedâyı."
"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine."