Gönderi

Türk ulusu tam eşitçidir. Onun yaradılışında bu o kadar yerleşmiştir ki Şaman, Budist, Musevi Hıristiyan, Müslüman olduktan sonra da ona bu eşitliği bozan nekadar yabancı inan ve kurallar verilmiş olsa bile bütün bunlar onun kabuğunda kalmıştır. Büyüğüne, sıra ve saygıya bağlı halkçı bir ulus.. Tütemli Türk büyülü dinlerden, göksel dinlere geçerken bile inanıma asla ilahiyat karıştırmamıştır. Onun inanımda İlâhiyatsız bir din hüküm sürmüştür. Bir genel dine girmezden önce bile yalvarışma bakılırsa Tanrısından bütün istediği yaşayışımın genişliği, yurdunun genişlik ve bolluğu içindir. Öteki dünyanın görünmiyen nimetleri ile, göklerde adanç edilen (melekûtu semavat) ile hiçbir ilgisi yoktur. Şöyle yalvarıyor: (Yüce Tanrı! Ağaçları yeşert, otları yetir, davarı çoğalt, buzları erit, yurda genlik ver. Her ocak şenlensin, il büyüsün, yurt yücelsin..) Bütün gidişinde ona önder olanma gönül bağlıyor. Sıra ve saygı yasasıdır. İşte Akdeniz medeniyetini kuran bu Türk ulusudur ki onun tarihî gidişinde amil olan da, ancak, ancak ekonomik güdemdir. Bugünkü medeniyetin anası olmuştur, kafası işlemiştir, ilk endüstriyi kurmuştur. Uluslara da yaşamağı öğretmiştir. Türkün kendi dini olan yaşamak dini onu bu yola götürmüştür. Hayvana gem vurmayı, kağnı kurmayı, tekerlek takmayı, tarlayı sürmeyi, tuzlu eti zerzevata karıştırmayı, kümes ve ahır hayvanlarımı adamcıl yapmayı hep Türk bulmuş, yaratmıştır.
·
126 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.