Gönderi

“bir devlet başkanını reddetmemin büyük bir adama hakaret sayılacağını, iki ülke arasındaki ilişkilerde gerginlik yaratacağını açıkladı. Ülkemi gerçekten seviyorsam, yurtseversem, hemen ona gitmem gerektiğini söyledi. Polise yurtseverlik hakkında hiçbir şey bilmediğimi, ülkemin bana hiçbir şey vermemekle kalmayıp, onurumla gururum dahil her şeyimi aldığını söyledim. Söylediklerimin polisin ahlaki gururunu derinden sarstığını şaşırarak fark ettim. Bir insan nasıl yurtsever olmazdı? Polisin savunduğu şeyin rezilliğine, içine düştüğü açmaza, çifte ahlaki yargılarına kahkahalarla gülmek geldi içimden. Sıradan bir pezevengin yapacağı gibi bir fahişeyi alıp bu önemli şahsın yatağına götürmek istiyor, gene de yurtseverlikten ve ahlaki değerlerden gururlu bir edayla söz edebiliyordu. Ancak adamın yalnızca emirlere uyduğunu, ona verilen emri kutsal bir ulusal görev katına yükselttiğini anladım. Beni hapse atmakla önemli bir adamın yatağına götürmek arasında fark yoktu. Her ikisinde de polis kutsal bir görevi yerine getirmiş olacaktı. Ulusal görev söz konusu olduğunda bir fahişe bile en yüksek onurla ödüllendirilebilir, insan öldürmek bir kahramanlık edimi olurdu.”
12 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.