Azıcık dahi kuru yeri kalmamış mendilini avucunda tutuyor, buruşturuyor, sıkıyor, dişlerinin arasına götürüyor, sonra tekrar avucunda sıkıyor, kâh gözlerine kâh yanaklarına sürüyordu. Elinde mendili değil de yüreği vardı. Böyle ıslak, ezilmiş, sıkılmış.