Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Allâh'ı zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma
Geçen hafta okuduğum bir âyet üzerine bir hafta boyunca tefsirlerde araştırmalar yaptım, üzerine düşündüm. Âyetteki iç bağlantıya ilişkin bir meseleyi anlamaya çalışıyorum. Bunun için klasik ve modern bulabildiğim bütün tefsirleri okudum ama tatmin edici bir cevaba ulaşamadım. Biraz önce yatsı namazını kılarken bir anda aklıma âyetin iç bağlantısı ile ilgili bir izah tarzı geldi. Şimdi izninizle onu paylaşacağım. 👉Allah Resûlü (s.a.v.) Mekke’de İslam’ı tebliğ ederken müşriklerin çeşitli tepkileriyle karşılaşıyordu. Kimi zaman fiziksel şiddet boyutuna varan (üzerine deve işkembesi atılması, yoluna diken atılması gibi) yollarla kimi zaman da yalanlama, hakaret, iftira (şair, kâhin, deli vb.) şeklinde sözlü şiddet yoluyla rahatsızlık veriyorlardı. Allah Resûlü (s.a.v.) onların verdikleri sıkıntılardan dolayı canı sıkılıyor, göğsü daralıyordu. İşte tam da bu anların birinde şu âyet geliverdi: 👉“Onların söyledikleri şeyler yüzünden senin göğsünün daraldığını (canının sıkıldığını) and olsun biliyoruz. Öyleyse sen şimdi Rabbini överek tesbih et ve secde edenlerden ol! Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” (el-Hicr 15/97-99) 👉Bu âyette Rabbimiz, müşriklerin sözleri sebebiyle canı sıkılan, göğsü daralan, kalbi sıkışan Allah Resûlü’nü (s.a.v.) teselli ediyor ve ona bu durumdan çıkışın yolunu öğretiyor. Bizler de kendi hayatlarımızda çoğu zaman sıkışıyoruz, bunalıyoruz, stres yükü altında dert küpü hâlinde kendimizi buluyoruz. Böyle durumlarda patinaj yapan ruhumuza bir çıkış yolu arıyoruz. 👉Bu âyet, peygamberimizin şahsında bizim bu gibi durumlarımıza da bir ilaç veriyor, bir merhem sunuyor, bir yol haritası gösteriyor. Âyette peygamberimizi rahatlatmak için dört mesele üzerinde duruluyor: 👉1. “Andolsun ki senin başına gelenleri biliyoruz.” 👉İşte ilk rahatlatıcı nefes… İlk dokunuş… “Rabbini, olan bitenden habersiz sanma!” O, senin başına ne geldiyse senden iyi biliyor. Sana haksızlık yapan varsa onların her yaptığını kaydediyor, not ediyor. 👉Bir başka âyette zâlimlerin yaptıklarına Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: 👉“Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim 14/42) 👉2. “Öyleyse sen şimdi Rabbini överek tesbih et!” 👉İşte benim yaklaşık bir haftadır bağlantısını kurmaya çalıştığım bölüm tam da burası! Sadece bu âyette değil, Kur’an’da başka âyetlerde de ve diğer peygamberlerle ilgili olarak da ne zaman bir sıkıntı, eziyet, bunalım söz konusu olsa Rabbimiz hemen muhatabı olan peygambere “Rabbini hamd ile tesbih et” diyor. Peki sıkıntılı ruh hali ile Yüce Allah’ı överek tesbih etmenin rahatlatıcı olması arasında nasıl bir irtibat var? 👉Hayatındaki işler istediği gibi gitmeyen, tersliklerle karşılaşan, bunalan, daralan insanların çok çok büyük bir kısmı karşılaştığı bu zorluk ve sıkıntılar sebebiyle kadere isyan etme, Cenab-ı Hakk’a küsme, Allah’tan ümit kesme, Allah’ı kendisiyle ilgilenmiyormuş gibi düşünme bataklığına düşer. Bunalım ve stres anları şeytanın insanları en çok avladığı zamanlardır. Böylece şeytan insanlara “gördün mü, o kadar dua ettiğin Rabbin seni yalnız başına bıraktı?”, “madem ki dualara icabet eden bir Rabbin var, niçin sana icabet etmiyor?” diyerek insanlarda şüphe oluşturmaya çalışır. 👉Niceleri şeytanın bu tuzağına düşmüş, yaşadığı zorluk ve sıkıntılar üzerine Allah ile bağlarını koparmış, hatta belki dinle irtibatını kesip dinden çıkıp gitmiştir. 👉Bütün bu yanlışların temelinde ise kişinin zihnine gelen “Allah benimle ilgilenmiyor”, “Allah dualarıma karşılık vermiyor”, “Allah bana yardım etmiyor”, “feryatlarımı, çığlıklarımı hiçe sayıyor” şeklindeki şeytanî vesvese ve nefsânî kuruntular bulunmaktadır. 👉Bu kuruntuyu dağıtmanın ve bu vesveseye son vermenin yolu “sübhânallah” (Ben, Rabbimi her türlü noksanlıktan tenzih ederim) demek ve “elhamdülillah” (Benim Rabbim her türlü övgüye layıktır) demekten geçer. 👉Yani sıkıntı yaşayan insan, bu sıkıntılarından Rabbini sorumlu tutmaktan O’nu tenzih edecek. Rabbi sanki kendisine zulmediyormuş, duymazdan geliyormuş, ilgilenmiyormuş düşüncesini derhal “sübhânallah” diyerek bertaraf edecek. Bu yetmiyor, ayrıca O’nun ne kadar merhametli, adaletli, hikmetli, vefalı olduğunu aklına getirerek Rabbini övecek. 👉İşte insanı yalnızlık, terk edilmişlik, çaresizlik ve hiçlikten kurtaracak olan tam da bu düşüncedir: “Rabbini överek tesbih etmek” (Sübhânallahi ve bi hamdihî) (Rabbimi her türlü noksandan tenzih eder ve O’nu hamd ile överim). 👉Her ne sıkıntı içinde olursanız olun, Rabbinizin sizin her durumunuzu bildiğini ve asla sizi terk etmediğini, yalnız bırakmadığını, O’nun inayet ve rahmetinin hâlâ sizi kuşattığını bilmek insanı nasıl rahatlatır bir düşünün… 👉3. “Ve secde edenlerden ol!” 👉İşte dert yükünü sırtından atmak için üçüncü yapılması gereken budur. Allah Resûlü (s.a.v.) her ne zaman bir sıkıntı ile karşılaşsa derhal namaza durur ve sıkıntısını bu şekilde gidermeye çalışırdı. Bilirdi ki namaz ruhun gıdası, derdin devâsı, kalbin cilâsıdır. 👉Dikkat ederseniz âyet “secde et!” demiyor, “secde edenlerden ol!” buyuruyor. Yani dünyada bir tek sen yoksun. Senin gibi aynı dertten muzdarip pek çok insan bulunabilir. Onlar arasında bu dertlerinden sıyrılmak için Rabbinin divanına duran, secdeye giden nice temiz alınlar var. Öyleyse sen de bu kutlu kervana katıl, geri durma, yalnız kalma. 👉4. “Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” 👉Yakîn, kesin olan şey demektir. Ölümün gelmesi kesindir. Bugün değilse yarın bir gün mutlaka gelecektir. Öyleyse gelmesi kesin olan gelinceye kadar Rabbine kulluk et. 👉Burada şu mesaj veriliyor: Sen iyi gün kulu olma. İyi günde de kötü günde de Rabbine kul ol. Sen pazara kadar değil mezara kadar Rabbine kulluk et. Daima bu azimde ol. Bir zorluk ve sıkıntı ile karşılaştın diye “olmadı, yapamıyorum”, “bu deveyi güdemiyorum” diyerek bu diyardan gitmeye kalkma! 👉Mevlâ, ruhu daralan peygamberimizi işte böyle teselli ediyordu. 👉Rabbimiz bizim de başta Gazze’li kardeşlerimizin durumu olmak üzere ruhumuzu daraltan ne kadar sıkıntı varsa cümlesini sen biliyorsun. Bizleri korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nâil eyle. Başımızdaki musibetleri bir an önce zâil eyle. Bizleri bâtıla değil hakka mâil eyle. 👉(PROF.DR.SONER DUMAN)
·
126 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.