“Gençler, cinsellik gücünün alışılmadık baskısının kendi içlerinde sürekli yükseldiğini hissederek bütçeleri izin verdiğinde ve hatta bundan da önce, tâbi oldukları duygusal gerginlikten kaçmak ve tensel zevklerini ideallerine uydurmak amacıyla hemen evlenmeyi tercih etmektedir. Duygularını hatalı bir biçimde “mantık çerçevesine oturtur” ve bunlara konu olan nesneyi şaşırtıcı bir biçimde idealleştirir, sonuçta fiziksel gereksinimler tatmin edildiğinde ve sakinleştirildiğinde uyanırlar ve zihinlerinde, yüreklerinde ya da ruhlarında taşıdıkları diğer herhangi bir gereksinimlerini tatmin etmekten aciz bir insana bir yaşam boyu bağlandıklarını görürler.“