Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Öyle ağır acılar yaşanıyor ki gözlerimizin önünde ve biz o kadar çaresizce şahit oluyoruz ki bunlara; söyleyebileceğimiz hiçbir söz taşıyamıyor artık anlamını. Acıları hiç umursamayanlarla çok umursayanlar arasındaki tek fark kalplerinde biriktirdikleri. Çaresizlik, kalbimiz dışında her şeyi yutup içinde eritecek kadar genişletti sınırlarını. Yürüyüp gitmek, başka yere bakmak, duymuyormuş gibi yapmak, oyalanacak bir şeyler bulmak... Hangisinde yakalayacağız bugün kıskıvrak kendimizi? Bütün içiyle bizi çağıran bir sese, “Buradayım!” diyememek... Sesimizi nasıl da incitiyor! Umut arayan bir çift kara göze umut olamamak... Canımızı nasıl da kanatıyor! Üşüyen bir canı ısıtamamak... Bizi kendimizden nasıl da soğutuyor! “Bildiğimiz tek şey, yarının bugünden daha iyi olmayacağı ve nehir kıyısında, asla gelmeyecek bir gemiyi özlemle beklediğimiz. Her şeyden koparılma hükmünü giydik; kendi yok oluşumuz dışında her şeyden” diye yazmış Gassan Kanafani, ‘Hayfa’ya Dönüş ve Diğer Hikayeler’ kitabında. Bundan tam 53 yıl önce. Ve o gemi hâlâ gelmedi. Siz hiç gelmeyecek bir gemiyi yüreğiniz titreyerek beklediniz mi? “Ne yapabiliriz?” sormakta çok geciktiğimiz bir soru olarak boynumuza asıldı. Bu soruyu yetmiş küsur yıl boyunca kendine sormamış herkes utancıyla aracısız yüzleşmeli ve delikanlıca kendinden utanmalı! Diplomatik laf dolandırmalar, stratejik hesap kitap, gerçekçilik çağrıları, bol ‘ama’lı cümleler içimizi serinletiyor mu? Üstümüze çektiğimizde çaresizlik yorganı bizi ısıtıyor mu? Bu vahşete lojistik destek sağlayanlar, katillerin sofrasına aş koyanlar, karanlığına enerji taşıyanlar, zulmüne malzeme temin edenler aramızda yaşıyor. Filistin’e bir tek umut gemisi yaşamazken zulmün limanlarına filolar kalkıyor limanlarımızdan. Bu toprakların mayasına ne karıştı? Nereden türedi bunca cibilliyetsizlik, bunca insaf yoksunluğu? İnsan utanmaktan da utanıyormuş demek, bugünleri de gördük! “Herkesin her şeyden haberdar olup, hiçbir şey yapmadığı; her şeyle dayanışma içinde görünüp yerinden bile kıpırdamadığı bir dünyada yaşıyoruz” diyor ‘Çaresiz Stratejiler’ kitabından Jean Baudrillard. Evet, ‹Çaresiz...»; yine o kahrolası kelime! (Gazze’yi göremeyenleri defterinizden silin; ne hayata ne insana söyleyebilecek bir şeyleri kaldı onların!) Her şey Allah’tan, amenna ve saddakna... Yine de bir bakın; kundaktaki bebek bedenleri bombalarla parçalanırken, İslam’ın mübarek beldeleri kana, ateşe, zulme boğulurken, içinden bir buğz dahi çıkaramamaya ne diyor Allah’ın kitabı? Ne diyor bakın; Allah’a inananları birbirine kardeş kılan ve aramıza “Birbirinizi sevmedikçe Allah’a iman etmiş olmazsınız” düsturunu koyan o İlâhi Kelâm? Enkazların altından çıkarılan her yaştan şehitler işaret parmaklarıyla bize bir şey gösteriyor? Görebiliriz gösterdiklerini, yüreğimiz bakmaya yeterse eğer! Yazı bitti, hadi sessizce dağılalım! Ama yeterince dağınık değil miyiz zaten? Gökhan Özcan
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.