Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

"SEN, CÂHİLİYE ÖZELLİĞİNE SAHİP BİR ADAMSIN!"
👉Ashab-ı kiramdan Ebu Zer (r.a.), bir gün bir sahabî ile tartıştı. Tartışma esnasında sinirlerine hâkim olamayarak adamı, annesinin rengi sebebiyle kötülemeye çalışarak “kara kadının oğlu” dedi. Adam buna çok içerledi. Durumu gidip Hz. Peygamber (s.a.v.)’e bildirdi. Peygamberimiz Ebu Zer’i çağırttı. Ona böyle bir ifade kullanıp kullanmadığını sordu. O da bu ifadeyi kullandığını söyleyince Peygamberimiz ona “Demek sen ona annesinin rengi sebebiyle kötü laflar ettin öyle mi? Öyleyse sen hâlâ kendisinde câhiliye [ahlakı] olan bir adamsın” buyurdu. 👉(Buhârî, Îman, 20; Müslim, Eyman, 38) 👉Bu olay üzerinde her bir müminin durması, düşünmesi gerekir. Bu basit görülecek bir mesele, okunup veya dinlenilip geçilecek bir konu değildir. Bu olaydan almamız gereken hisselere kısaca bakalım. 👉Bilindiği üzere câhiliye, İslam’ın gelmesi öncesinde Araplar arasında var olan yaşam biçimini ifade eder. İslam öncesi Arap toplumunda inançta küfür ve şirk, toplumsal hayatta zulüm, gerçeğe ilişkin bilgi konusunda tam bir kafa karışıklığı vardı. İnsanlar kendi elleriyle yaptıkları putlara tapıyorlar, kimileri kız çocuklarını değersiz ve bir tür baş belası görerek diri diri gömüyordu. Köleler insan yerine konulmuyor, toplumdaki fakirlere kimse yardım eli uzatmıyordu. Faiz, kumar, zina son derece yaygındı. Toplumda parası ve gücü olanın borusu ötüyor, haksızlıkların hesabı sorulmuyor, zâlimin yaptığı yanına kâr kalıyordu. 👉İşte Allah, Arap toplumundan başlamak üzere bütün dünyayı sarmış bulunan bu karanlığı dağıtmak üzere elçisini Kur’an ile gönderdi. Yirmi üç yıl gibi kısa bir zamanda koskoca Arap yarımadasında küfrün yerini iman, şirkin yerini tevhid, zulmün yerini adalet, cehaletin yerini ilim almaya başlamıştı. Ama ruhlarda câhiliye dönemine ait izleri bir anda silmek kolay olmuyordu. İnsanlarda cahiliyeye ilişkin inanç ve davranışlar hiç beklenmedik anlarda yüksedebiliyor, hortlayabiliyordu. 👉Câhiliye döneminde insanlar derisinin rengi sebebiyle, ırkı sebebiyle kendilerini üstün, başkalarını aşağılık görebiliyorlardı. İnsanın doğuştan sahip olduğu özellikler kimi zaman bir üstünlük sebebi kimi zaman da aşağılama, hor ve hakir görme sebebi olarak görülüyordu. Yukarıdaki olayda da Ebu Zer (r.a.) tartıştığı adama yönelik bir hakaret ifadesi olarak bir anda “kara kadının oğlu” deyivermişti. Söz bir kere ağızdan çıkmıştı. Adamın annesinin derisinin rengi bir hakaret konusu gibi ortaya konulmuştu. Bu duruma içerleyen şahıs, meseleyi Hz. Peygamber (s.a.v.)’e iletince iki cihan serveri, hiç öfkelenmediği kadar öfkelenmiş, Ebu Zer’e “sen hâlâ içinde câhiliye özelliği bulunan bir adamsın” demekten geri durmamıştı! 👉Demek ki câhiliye dediğimiz şey yalnızca peygamberimiz öncesi dönemde kalmış, artık bitip sona ermiş bir şey değil. Her nerede küfür, şirk, zulüm varsa orada câhiliye var demektir. Demek ki zaman, İslam açısından doğrusal değil döngüsel işliyor. Yani İslamî açıdan bakıldığında hep bir ileri gidiş değil, zaman zaman bir takım geri dönüşlerin görülmesi de mümkün oluyor. 👉İnsanların doğuştan gelen özelliklerinin bir üstünlük vesilesi sayılması tam bir câhiliye özelliğidir. Kişinin ırkı, cinsiyeti, derisinin rengi, dili, yaşadığı coğrafya ne üstünlük ne de düşüklük sebebidir. İnsanı üstün kılan şey doğumu esnasında ona verilenler değil, doğduktan sonra kendisinin yaptıklarıdır. Allah katında en üstün olan insan, Allah'ın emir ve yasaklarına en çok bağlı olan, O'na karşı en saygılı olandır. Nitekim bu husus bir âyette şu şekilde açıklanır: 👉"Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır." (Hucurât 13) 👉Bu hadisten çıkarılabilecek bir başka önemli sonuç da şudur: 👉İslam ile Müslümanı birbirine özdeş kabul etmek, Müslümanın davranış ve tutumlarına bakarak İslam’ı eleştirmek ve yargılamak doğru değildir. Mükemmel olan, Allah’ın dini İslam’dır. Onda hiçbir kusur ve bozukluk, hiçbir eksiklik ve yamukluk söz konusu değildir. Ama bu dine mensup olan fertler ve toplumlar için aynı şeyi söylemek her zaman mümkün değildir. Bir Müslüman kendi dininin öğretilerine bağlı kaldığı oranda, İslam’ı temsil noktasında çaba ve gayret sarfettiği oranda kemâle doğru yaklaşır. Yaklaşır ama insan neticede insandır, melek değildir. Her insanda birtakım kusurlar, günahlar, hatalar olabilir. Kimi insanlar vardır İslam ile aralarındaki makas o kadar açıktır ki onlara Müslüman demeye bin şahit lazım gelir. Kimi insanlar da vardır, onların İslam ile aralarındaki makas kapalıdır, yani imanlarıyla hayatları birbiriyle uyumludur. 👉Mübârek Ramazan ayı yaklaşırken belki de en çok önemsememiz gereken meselelerin başında “acaba bende câhiliye mikropları var mı?” diye kendimizi gözden geçirmek gelmelidir. Nasıl ki bedensel hastalıklarımız bir takım semptomlarla varlığını belli eder, sinyal verirse ruhumuzdaki cahiliye mikropları da bizim inançlarımızda, davranışlarımızda kendini belli eder. 👉Müslüman toplumlara bir bütün olarak baktığımızda onların çok ciddî bir “dünyevileşme mikrobu” tarafından kıskıvrak yakalandığını görüyoruz. Cahiliyenin en önemli tezâhürlerinden biri âhireti inkâr edip bütün hayatı bu dünyadan ibaret görmekti. Biz inkâr etmesek de ihmal ediyoruz. Bu mikrop bizde olmasaydı, on milyonluk siyonistin Müslüman kardeşlerimizi yok etmelerini, açlıktan ölüme mahkûm etmelerini bir ekran arkasından izler miydik? 👉Rabbimiz bizleri her türlü câhiliye mikrobundan, İslam ile aramızda makasın açılmasından muhafaza eylesin. Önümüzde bulunan Ramazan ayını, imanımız ile yaşantımız arasındaki makasın kapanmasına vesile eylesin. 👉(PROF.DR.SONER DUMAN)
·
78 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.