Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

471 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Ah Meryem Co! Ah Sümbülteberim!
Yine bir
Khaled Hosseini
Khaled Hosseini
eseriyle geldim. Öncelikle kitabın isminin nereden geldiği hakkında küçük bir bilgi vereyim. Kitabın ismi 17. yy. İran şairi
Saib Təbrizi
Saib Təbrizi
'nin bir şiirinden alıntıdır. "Bu kentin ne çatılarını ışıldatan ayları sayabilirsin, Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi." İşte yazar bu ikinci dizeden ilhamla esere bu adı vermiş ve kitapta da bu beyite yer verip şairinden bahsetmiştir (s.218). Yazar kendi düşünceme göre bu eserde tekrara düşmüştür. Bu düşüncemin sebebi ise
Uçurtma Avcısı
Uçurtma Avcısı
adlı eseriyle yaptığım mukayesedir.
Uçurtma Avcısı
Uçurtma Avcısı
eserinde olduğu gibi yine aynı savaş atmosferi, aynı zaman aralıkları (1960-2000) ve dolayısıyla aynı manzaralar, farklı hayatlar ama aynı etkiler. Yine fedakârlıklar, yine bir vicdan azabı öyküsü. Sadece yazar burada
Uçurtma Avcısı
Uçurtma Avcısı
'nda savaştan kaçıp dışarıdan kendi ülkesi hakkındaki bilgileri başkalarından veya haber metinlerinden alan karakterler yerine savaştan kaçmayıp savaşı ve onun yarattığı yıkıcı etkiyi anbean yaşayan karakterlerin hayatlarına yer vermiştir. Burada yazar sanki
Uçurtma Avcısı
Uçurtma Avcısı
romanında savaştan kaçan, dışarıda kendi ülkesinin dışında yaşama tutunmaya çalışan bireylere yer verip daha sonra
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem Güneş
'te ülkesinde kalanı, savaştan kaçmayanı ve orada kalıp şans eseri hayatta kalan insanı anlatmaya çalışıp iki kitabı birbirine tamamlamaya, harmanlamaya çalışmış gibi geldi. Biri gidenin diğeri ise kalanın hikâyesi yani.
Uçurtma Avcısı
Uçurtma Avcısı
eseri baba-oğul-dostluk üzerine iken bu eser daha çok ana-kız-dostluk üzerine kurulmuştur. Yazar bu eserde Afganistan'da yaşanan rejim değişiklikleri ve doğurduğu sıkıntıları anlatmaya çalışmış, bunu Meryem ve Leyla'nın şahsında anlatmaya çalışmıştır. Evet, ilk baktığımızda göze çarpan budur. Fakat yazar aslında bu romanla daha çok Afganistan'da kadın olma konusuna (Halbuki birçoğu dünyadaki birçok kadının yaşadığı durumlar maalesef) değinmek istemiştir. Bunu karakterlerin ismiyle hitap etmek yerine "kadın" ve "erkek" kavramlarına yer vererek romanın cinsiyet odaklı bir hikâye üzerine kurulu olduğu sonucunu çıkarmamıza da rehber oluyor. Afganistan'da kadınlar yanlarında bir erkek olmadan dışarıya çıkamaz, okula gidemez, çalışamaz. Ve bir kadın ile erkek arasında bir sorun çıkarsa suçlu daima kadın görülür. Çünkü kadın (onlara göre) erkeği baştan çıkaran, erkeği yanlış yola çıkmaya sevk eden biricik neden. Nana karakterinin bu konudaki şu sözü beni çok etkiledi: "Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir. Bunu hiç unutma, Meryem." Bizim toplumumuzda da erkeğin suçlayıcı parmağı hep kadını göstermiyor mu? Elbette ki gösteriyor. Kadın mini etek giymese, kadın gece gece dışarı çıkmasa, kadın kahkaha atmasa... şeklinde uzayıp gider. Halbuki kadın hicap da giyse burka da giyse yine aynı şekilde erkeğin (bazı) rahatsız edici bakışları ile karşı karşıya kalabiliyor. Evet, her şeyin bir sınırı vardır (bu sınırlar her iki cinsiyet için de geçerli)."Laik bir ülkeyiz" adı altında da iyice yozlaşmamak gerek fikrimce. Laik bir devlet olabiliriz ama seküler bir toplum değiliz. Fakat bu erkeklere, suçlayıcı parmaklarını kadına yöneltme ve ona bedensel ve psikolojik zarar verme hakkını vermiyor tabii ki. Bu söylediklerim kesinlikle Doğu fanatikliği olarak algılanmasın. Şeriat adı altında kadının nasıl insanlık dışı muamele gördüğünün, dışarıya tek başına çıktığında yakalanıp kırbaçlanma ihtimaline karşı yazın kavurucu sıcağında bile burkasının altına kazak giyen makus talihlerine boyun eğen kadınların yaşadığı hayatın (yaşamak denilirse tabii buna) fanatikliğini asla yapmam (Herkesin giyimine saygım sonsuz). Bu konuda
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
'e (saygı, sevgi ve minnetle ) de kadın olarak çok şey borçlu olduğumuzu belirtmek istiyorum ve feminist yazar
Virginia Woolf
Virginia Woolf
'un kadınlar ile alâkalı bir sözüne de yer vermek istiyorum: "Bir kadın olarak kentim yok. Bir kadın olarak kentim tüm dünya..." Kitabın içeriğine de değineyim. Kitap iki ayrı kadın karakterin (Meryem ve Leyla) bir arada kesişen hayatlarının öyküsünü 3. tekil şahsın gözünden anlatmaktadır. Meryem'in hikâyesi ile başlamakta ardından Leyla'nın hikâyesine yer vermektedir. Sonrasında bu iki karakteri ortada buluşturmaktadır. Eser, kadın erkek eşitsizliğini daha 15'ine bile basamadan kendinden yaşça (20,30,40 yaş) büyük olan erkeklerle evlenen kız çocuklarını, bu kızların dünyaya çocuk getiremediklerinde maruz kaldıkları fizyolojik ve psikolojik şiddeti, savaşı, yıkımı ve beraberinde getirmiş olduğu kayıpları anlatmaktadır. Savaşın sonunda adına "roket çiçeği" de denilen, halkın roketlerin kovanına ektiği çiçeklerden bahsedilir. Gönül ister ki ne dünyanın hiçbir yerinde bir savaş olsun ne de bu kovanlara çiçek ekmek durumunda kalınsın. Kitabın bir yerinde Azize adındaki küçük kızın derste öğrendiği levha hareketleri konusunu "Aşağıda çok güçlü, korkutucu şeyler olup biterken biz burada, yüzeyde yalnızca hafif bir sarsıntı hissedermişiz. Sadece belli belirsiz bir titreme." şeklinde annesine anlatması bana yazarın kuru bir coğrafya bilgisi vermeye çalışmadığını burada bu sözden hareketle dünyanın, savaşın yaşandığı yerlerde yaşanılan durumlara, yıkımlara ve ağır kayıplara karşı sadece küçük bir titreşim hissettiği sonucunu çıkardım. Yani yüzeyde olan sadece belli belirsiz bir titreşim hissedenlerin bizler, aşağıda çok güçlü ve korkutucu sarsıntılar geçirenlerin ise savaşı yerinde görüp yaşayanlar olduğu çıkarımında bulundum. Duygu ve düşüncelerime gelirsem yazarın Uçurtma Avcısı adlı eserinden oldukça etkilenmiştim ve hemen sıcağı sıcağına bir eserini daha okuyayım dedim. Uçurtma Avcısı eseriyle de mukayese edince bu eseri biraz yavan buldum açıkçası. Ama kötü bir eser değil tabii ki. Sadece ilk eseri çok etkileyici olduğu için bu kitabı da bende büyük bir beklenti oluşturdu. Beklediğimi de tam olarak alamadım doğrusu. Çünkü dediğim gibi yazar sanki bu eserde biraz tekrara düşmüş gibi geldi ve aynı şeyleri okumak da sıktı biraz. Ama bu eseri sayesinde ismimin bilindik anlamı dışında sümbülteber adlı bir çiçekten geldiğini de öğrenmiş oldum. :) Son olarak da bir alıntıya, bir de öneriye yer vermek istiyorum. Daha önce "Pervane" adlı bir animasyon filmi izlemiştim Afganistan siyasi ve sosyal durumu ile alâkalı.
Khaled Hosseini
Khaled Hosseini
'nin bu iki eserini okuyunca da bu animasyon belirdi gözümde. İzlemenizi tavsiye ediyorum ve kitabın son cümlesi ile bitiriyorum. "Ama oyun sadece erkek isimlerini kapsıyor. Çünkü kız olursa, Leyla hangi adı koyacağını biliyor." Herkese keyifli okumalar dilerim...
Bin Muhteşem Güneş (Midi Boy)
Bin Muhteşem Güneş (Midi Boy)Khaled Hosseini · Everest Yayınları · 2018100,9bin okunma
·
219 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.