Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Niye oğlum, niye tabanca kılıfı yaptırmak istiyorsun babana hediye diye?" dedi Ramazan Usta. Sesinde nedenini anlamadığım bir kızgınlık yanıp söndü. "İşte," diyebildim çekinerek. Dudağının kenarından, gür bıyıklarının arasından küçük mıhları alıp topuğa göre kestiği köseleyi çakmaya başladı. Mıhların küçük siyah başlarını incitmeden, kırmadan, yormadan, üzmeden bir vuruşta köseleye gömüşünü izledim. Ağlayacaktım. Ağlayarak çıkıp bu girintili çıkıntılı onlarca sokaktan ibaret Şeytan Küçesi Çarşısı'nı koşarak çıkıp kalenin dibindeki tablacıdan iki tane tek sigara ve kibrit alıp kaleye çıkacak, duvarın karşısındaki meyvesiz incir ağacının altında oturup ağlamaya devam ederek sigaralarımı içecek, babamla beraber gitmeyi, uzak ve yeşil, yalnızca bizim bildiğimiz bir yerlerde yeni bir bahçe, yeni bir ev yapmayı ve annemi de oraya alıp babamla hiç ayrılmadan yaşamayı, babamın Fransız Onlusu'nu beraber dikeceğimiz çamların altına gömmesini bir daha hiç taşımamasını, annemin sokaktaki köpeklere de verecek kadar ekmeğimiz olacağından onlara ekmek vermeme kızmamasını, bir daha asla okula gitmemeyi, yalnızca babamın alacağı kitapları okuyarak yaşamayı ve daha buna benzer bir sürü şeyi düşleyecektim ki Ramazan Usta kösele çakma işini bitirip çaktığı topukları alnından aşağı, gözlüklerinin üzerine dökülen saçlarının altından bakarak inceleyip yine ani bir hareketle diğer tamir edilmiş ayakkabıların arasına fırlattı, gülümsedi. "Babana güzel bir kundura al götür," diyerek kalktı, başının üzerindeki raftan bir çift yeni yapılmış siyah kundura aldı. "Kırk üç numara giyer o," dedi, oturdu. Kundurayı uzattı bana, aldım evirip çevirdim, "Hakiki kösele oğlum," dedi Ramazan Usta gülerek, alnına dökülen saçlarını geriye attı. "Önümüz kış, "su da geçirmez, sıcak da tutar," dedi. Uzanıp çekti aldı kundurayı elimden, tezgâhın altından çıkardığı bir poşete atıp geri verdi. Yekinip elimi cebime attım. "Ne kadar ki bu usta?" diye sordum. Gözlüklerini çıkarıp gülümsedi, bıyıklarını sıvazladı, cebinden para çıkardı. "Benim babana borcum vardı biraz, şu parayı da al, götür, selamlarımı söyle, kundurayla beraber düşsün borcumdan," dedi. Şaşırdım. "Sen sonra, sonra verirsin," diyecek oldum, elinin tersiyle susturdu. Kalktım, parayı alıp cebime koydum. "Kendi paranla karıştırma, o hediye parasını da annene ver, sigara içtiğini de görmeyeyim," dedi Ramazan Usta. Utanarak eğdim başımı. Eğilerek çıkacaktım ki bu kösele, deri, yapıştırıcı, nem, ter, ayak kokan dükkândan, "Yılmaz," dedi Ramazan Usta, döndüm, tezgâhın üzerindeki kutudan parmaklarının ucuyla aldığı mıhları ağzına attı. "Senin baban tabancasını kılıfla taşımaz, hazırda tutar, boş ver kılıfı," dedi. Çıktım dükkândan, ayakkabı poşetini sımsıkı tutup hızlı, sevinçli, kalabalık adımlarla eve yollandım.
Sayfa 31 - Ayağında KunduraKitabı okudu
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.