Afrika'yı anavatanım olarak görüyorum. Öncelikli olarak, Afrika'yı hâkimiyet altına alan ve sömüren siyasi ve ekonomik hegemonyanın ortadan kalkmasıyla ilgileniyorum. Stratejik konumundan ötürü Afrika bugün gerçek bir krizle karşı karşıya...
Sömürgeci vampirlerin oraları savaşmadan bırakmaya niyetleri yok. En büyük
silahları da hâlâ "BÖL VE YÖNET".
Doğu Afrika'da, Afrikalılar arasında
yayılan ciddi bir Asya karşıtlığı var.
Batı Afrika'da da Arap karşıtlığı mevcut... Arapların ya da Asyalıların olduğu bölgelerde ise kuvvetli bir Müslüman karşıtlığı hüküm sürüyor.
Bu düşmanlıklar sözünü ettiğimiz halklar tarafından başlatılmadı. Şu noktada, kendi aralarındaki çekişmelerden herhangi bir
çıkarları bulunmuyor. Bu çekişmelerden en çok çıkar sağlayanlar, sömürgeciliğin ve emperyalizmin yerine Siyonizm'i hâkim kılanlardır.
Öylesine hin ve sevimli yaklaşımlar kullanıyorlar ki, kurbanlarının dönen dolapları görebilmesi zorlaşıyor. Siyonizm komünizmden daha tehlikeli, çünkü daha fazla kabul görüyor ve böylece daha
yıkıcı hale geliyor.
Arapların imajı İslâm ile bütünleştirildiği için, Arap dünyasının sıkı sıkıya bağlı kalması gereken çok sayıda sorumluluğu var. İslâm vahdet ve uhuvvet dini olduğu için, bu dinin önde gelenleri, vahdetin ve uhuvvetin en güzel örneklerini sergilemekle mükelleftir. Kahire ve Mekke'nin İslâm İşleri Yüksek Konseyi ve Dünya İslâm Birliği
vasıtasıyla dini bir zirve düzenlemesi, Müslüman dünyanın mevcut vaziyetiyle ilgili daha yüksek perdeden bir sorumluluk örneği sergilemesi zaruridir. Aksi takdirde bu ileri görüşlü, genç Müslümanlar arasından başka güçler' doğacak ve güç merkezleri şu anki sahiplerinin ellerinden alınarak başkalarının emrine verilecektir.
Allah, şüphesiz bunu gerçekleştirecektir.