Gerek alışılmadık anlatımıyla gerek mektup tarzında olmasıyla kitaba tutunmak başta son derece zor oldu. İlk sayfalarındaki mekan tasvirlerinden Werther’ın ne kadar hayat dolu olduğu düşüncesine varırken, sayfaları çevirdikçe duygu ve düşünce tasvirlerinden o hazin sona yaklaştığını hissediyorsunuz. Tam olarak bu karmaşanın ortasında bağdaş kurup oturuyorsunuz Goethe’nin usta anlatımıyla. Duygu ve düşünce tasvirleri o kadar muhteşem derecede acı verici ki kitabın ilk sayfalarında ben ne okuyorum derken bitiminde duvarı izleyerek ben ne okudum dememe ve bir süre kendime gelemememe sebep oldu…. Birçok tasvir hala aklımda. Bazen kitaplığımdan alıp altını çizdiğim cümleleri okuyup duraksıyorum.