Gönderi

“Ev” sözcüğünün benim için anlamı neydi? Yer mi? Ortalarında dolanıp kendimi yitireceğim o büyük, telaş dolu kentleri düşündüm, tıpkı içimden kendimi karanlık dalgalarına bırakmak geldiği ikinci ya da üçüncü gece okyanusu düşündüğüm gibi. Kendimi insanların arasına bırakacaktım. Sessiz, dikkatli olacak, toplumun değerbilir bir üyesi sayılacaktım. Yeni tanışlar, yeni dostlar edinecektim, yeni kadınlar tanıyacaktım - belki bir karım da olacaktı. Gülümsemek, başımı sallamak, ayakta durmak, Yer’deki yaşamı oluşturan binlerce küçücük davranışı yerine getirebilmek için bir süre bilinçli bir çaba harcamam gerekecek, sonra bu davranışlar da yine birer reflekse dönüşecekti. Yeni ilgi alanları, yeni uğraşlar bulacaktım, ama hiçbirine kendimi bütünüyle vermeyecektim, çünkü bundan böyle hiçbir şeye, hiçbir kimseye kendimi bütünüyle vermeyecektim. Belki geceleri, şu ikiz güneşlerin ışınlarını yarıda kesen karanlık nebulaya gözlerimi dikecek, her şeyi, hatta şu anda düşündüklerimi bile anımsayacaktım. Küçümseme ve pişmanlık dolu bir gülümsemeyle budalalıklarımı ve umutlarımı belleğimden geçirecektim. Gelecekteki bu Kelvin, Bağlantı denen doymak bilmez bir girişim uğruna her şeyi göze alan geçmişin Kelvin’inden hiç de daha az değerli biri olmayacaktı. Ayrıca kimsenin de benimle ilgili yargıda bulunmaya hakkı olmayacaktı
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.