Gönderi

Yunanistan'a giden Doğu Karadeniz Rumları diğer mübadil Rumlar gibi yeni vatanlarına entegre olmakta çeşitli zorluklar çekmişlerdi. Karşılaştıkları en önemli problem kimlik kriziydi. Yunanlar bu kişileri kabul etmekte zorlanmışlardı. Aynıca, Yunanistan'da siyasi ve sosyal hayat 1974'e kadar büyük çalkantılarla geçmişti. Bu sırada Doğu Karadeniz Rumları diğer Yunanlar gibi çeşitli sıkıntılar yaşamışlardı. 1980'lerin ortalarına gelindiğinde Yunanistan bu sefer başka bir göç dalgası ile sarsılmıştı. Eski SSCB'den Yunanistan'a büyük bir Rum göçü gerçekleşmişti. Yunan hükümetleri bu sefer de bu Rumlar'ı Yunan toplumuna entegre etme çabası içerisine girmişlerdi. 1923'te gelenler gibi bu kişiler de bir kimlik krizi yaşıyorlardı. Bu yüzden bu kişilere önce Rum oldukları hatırlatılmalı ve daha sonra Yunanlaşmaları sağlanmalıydı. Bunun için bu kişilerin geçmişte ortak bir travma yaşadıklarına dair bir söylem oluşturuldu. Buna göre Doğu Karadeniz Rumları'nın devamlı göç etmek zorunda bırakılan bir halk olmalarının sebebi olarak 1916- 1923 yılları arasında Türkler tarafından "soykırıma" tabi tutulmalar olduğu iddiası ortaya atıldı ve insanların bu iddiaya inanmalarına çalışıldı. Bir "soykırım"a tabi tutulmuş olma tasavvuru, Doğu Karadeniz Rum kimliğinin en önemli unsuru haline getirildi. Doğu Karadeniz Rumları, kendileri bu "soykırımı" tanıdıktan sonra bu sefer "soykırm"ı tanıtma faaliyetlerine girişmişlerdi. Önce Yunanistan'da "soykırım'ın tanınması için uğraşan Doğu Karadeniz Rumları daha sonra diasporanın çabaları neticesinde bu insanların yaşadıkları bütün ülkelerde "soykırım"ın tanınması yönünde faaliyetlere girişmişlerdi. Nihayet 1994 yılında Yunan parlamentosu bir "Pontus Rum soykırımı"nı tanımış ve Yunan siyasi liderler sık sık bu "soykırım"ın Türkiye'nin bir ayıbı olduğunu ve hemen özür dileyip her soykırım işleyen ülke gibi suçunun cezasını çekmesi gerektiğini dillendirmeye başlamışlardı. Bu tarihten sonra hâlihazırdaki Türk-Yunan sorunlarına bir de Pontus meselesi eklenmiş oldu. Diasporanın faaliyetleri neticesinde 2010 yılında İsveç parlamentosunun Ermeni soykırımının yanında bir de Pontus ve Süryani soykırımlarını tanıyan bir karar almasıyla Pontus meselesi, sadece Türk-Yunan ilişkilerinde bir sorun olmaktan çıkıp Türkiye'nin diğer ülkelerle ilişkilerini etkileyecek bir unsur haline gelmeye başladı. Böylece Yunanistan, aynı Ege ve Kıbrıs meselelerinde olduğu gibi Türkiye ile kendi arasında bir sorun olan Pontus meselesinin Türkiye'nin üçüncü ülkelerle olan ilişkilerinde Türkiye'yi zor duruma sokacak bir unsur haline gelmesini sağlamış oldu.
Sayfa 139 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
27 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.